Bolca Nine
Babaeski’nin Mutlu köyü, hıdırelezin ilk haftasına rastlayan cuma gününü takip eden üç hafta boyunca başta Trakya olmak üzere yurdun pek çok köşesinden gelenlerle dolup taşar.
Türk kadınına has pek çok güzel hasletle donanmış, XV. yüzyılın en saf en duru “ana” karakterlerinden biridir Bolca Nine. Ölümünden sonra kendisine atfedilen kerametler neticesinde bir türbeye dönüştürülen ebedi istirahatgahı, bugünlerde ölmüş kişilerden mucize beklentisi içerisinde olanlar kadar samimi bir niyetle türbeyi ziyaret edenlerin de akınına uğramaktadır.
Trakya’nın pek çok köşesinde rastladığımız; Bolca Nine gibi kendisine önem atfedilen, saygı duyulan tarihi ve ulvi kişilikler gerçekle hayalin birbirine etle tırnak gibi kaynadığı söylenceli tarihimizin değerli folklör öğeleri arasında yer alırlar. Bir anlamda her birinin toplumun sosyolojik gelişim süreci içerisinde halkı birbirine zamk gibi kaynaştıran, zamanın ötesinden ses veren toplum önderleri olduğu söylenebilir.
Bolca Nine Kimdir ?
Kızlık adının Fatma olduğu rivayet edilen ve Rumeli’nin fethiyle bu yöreye yerleştirilen Bolca Nine’nin soyunun döneminin Karasi ( Balıkesir ) yöresi Türkmenleri’ne dayandığı düşünülmektedir. Tahminen 1400’lü yılların başında dünyaya gelmiştir.( 1405 )
Bugün Kırklareli’nin Babaeski ilçesine bağlı olan Mutlu köyünün o dönem kaynaklarındaki adı Kofalça olarak geçmektedir. Edirne’nin o dönemler başkent olması hasabiyle Kofalça köyü de akıncı kafilelerinin yolu üzerindedir. Mihailoğulları’ndan bir akıncı beyi olan Gazi Ahmet’in yolu bir gün Kofalça köyüne, yüreğinin yangını ise köyün Fatma kızın gönlüne düşer. Tanışmalarının üzerinden çok geçmese de yalım ateş gibi sevdaya tutulan bu iki genci Gazi Ahmet’in görev için gittiği Romanya’dan gelen şehadet haberi ayırır.
İşte o haberi aldıktan sonra Fatma’nın hayatı tam bir “sır” olur.
Fatma kız köyün dışındaki korulukta inzivaya çekilir. Ne yer ne içer kimse bilmese de, koruluktaki fakirhanesinden bolluk bereket aktığı rivayetleri daha o zamanlardan dillere düşer. Kapısına hasta gelenlerin şifa bulduğu, bir getirenin bin bereketle döndüğü anlatılır durur dilden dile. Sığındığı korulukta ağaçlar dalları kırılasıya yemişler vermekte, onun yürüdüğü tarlalarda başaklar yüklendikleri bereketten boyunlarını eğmektedirler. Bastığı toprak bahar bahçe kesilmektedir.
Ola ki; onun ziyareti için hıdırellez günlerinin tercih edilmesi kara toprağı yeşile ve berekete kesen, rivayet edilen bu kerametleri sebebiyledir.
Onun artık ermişlerden ulu bir kadın olduğuna inanılmaya başlanmıştır.
Bir gün aç ve bitap düşmüş bir gurup askerin yolu Kofalça’ya düşer. Artık yaşını almış Fatma kadının barındığı koruluktan buram buram yemek kokuları gelmektedir. Fatma kadın askerleri buyur eder. Bulgur aşı pişen tenceresine kepçeyi salladıkça yemekler adeta çoğalmaktadır. Onlarca aç askeri doyururken bir yandan da ona ismini bahşedecek sözcükler ağzından dökülmektedir.
– Yiyin evlatlarım, yiyin. Daha çok var, bolca bolca yiyin.
Bolca Nine’nin kapısında bir sultan…
Askerler ise bu nur yüzlü kadın ile geçirdikleri keramet dolu olayların tesirinden kendilerini alamayacaklardır. Ta ki, Fatih Sultan Mehmet’le sultanın son Arnavutluk seferine çıkana kadar…
İstanbul’dan Rumeli içlerine yürürken otağ-ı hümayununu Kofalça köyü yakınlarında kuran Fatih Sultan Mehmet’e köyün bu nurlu anası hakkındaki kerametler anlatılır. Sefere çıkmazdan önce yolcuları doyuran, yurt ve asker sevgisiyle dolu bu muhterem kadının hayır duasını almak isteyen sultan Fatma ananın kapısına gelir. Bir süre sohbet ederler, hayır dualar alınır. Fatma ananın yaşadığı koruluk imar edilerek, koruluğa su getiren kanallar genişletilir. Fatih Sultan Mehmet ile askerleri ayrılacakları vakit askerlerin anlattığı kerametli olaylara binaen Fatih’in Fatma ana hakkında şöyle dediği rivayet edilir:
-Ey muhterem kadın!.. Bundan böyle senin adın Bolca Ana olarak çağrıla! Isminle müsemna olarak yaptıkların çevreye ibret-i misal ola, hatıran ebediyete kadar yaşatıla!
Hayır dua isteyen Fatih Sultan Mehmet’e Fatma ana nasihatlerde bulunur :
-Ey benim şanı yüksek devletlim… Bu can bu tende kaldıkça başaracağın pek çok şey var. Gözleri kör, kulakları sağır sanma… Hakkın yolu aklın yolu birdir unutma! Asla bilerek yanlışa ve günaha gitme. Askerini boşa kırdırmayasın… İçte ve dışta yaptığın bütün kavga ve savaşların hiçbiri sebepsiz olmasın. Bunlar nasihattir, duy, kulakardı etme!
Fatih ve askerleri koruluktan ayrılacağı zaman Fatma kadın seslenir :
-Sultanım yiğitleriniz dinlenmek için geldiklerinde, kargılarını toprağa sapladılar. Görüyorsunuz, kargılar karşınızda duruyor. Emretseniz de, bu yiğitler bu gece için kargılarını almadan ordugaha dönerler. Yarın yine fakirhaneme ugrayıp emanetlerini alırlar…
Ertesi gün olduğunda kargılarını almak için gelen askerler her bir kargının yeşererek birer fidana dönüştüğünü görürler. Bu olay üzerine kerametleri daha da dillere düşen Fatma kadın artık Bolca Nine olarak anılacaktır.
Bolca Nine türbesi hıdırellezden sonraki 3 hafta boyunca umudun ve hayalin peşine düşmüşlerin çareler aradıkları ve ne yazık ki onun XV.. yüzyıldan dillendirdiği ruh iklimini yanlış yorumlayanlarca çul çaput bağlanan bir ziyaretgaha dönüştürülmüştür. Kendi döneminde bile içinde bulunduğu durumun avantajlarını halkın inançlarını sömürmek için kullanmamış olan Bolca Nine’nin toplumun çimentosuna kattığı değerlik, onun ebedi istirahatgahın halkın umutlarının küçük maddi değerler için sömürülmesinin çok ötesinde bir bakışla ele alınmaya ve korunmaya muhtaçtır.
========================================
Kaynak : Trakya Gerçeği ( Fatih ve Bolca Nine ) / Halit YARDIMCI