Edirne Muradiye Camii ve Çinileri

Edirne’nin eşsiz siluetini bütünleyen ve “Edirne benim; Ben Edirne’yim” diye zamana haykıran Selimiye Camii’ni Edirne’nin hangi köşesine giderseniz gidin tüm heybeti ve zerafeti ile seyredebilirsiniz. Bir çok kişi Selimiye’nin en doyumsuz seyrini Meriç Köprüsü’nün Karaağaç tarafından yakalanabileceğini söyleyebilir size. Haksız da değillerdir hani!

Hele bir de Edirne’nin sinesine nakış gibi işlenmiş Muradiye Camii’nin avlusundaysanız, tut ki kadim Selimiye’ye doğru baktığınız engin ufuk ile aranıza bir de Muradiye’nin haziresindeki Mevlevi dervişlerine ait mezar taşları düşmüşse, işte o zaman bambaşka bir ruh iklimi kuşatır sizi.

Edirne’nin bu eşsiz eseri, Muradiye Camii ve onun eşsiz çinileri hakkındaki makalesini Edirne’nin tarih ve kültür dokusu üzerine yaptığı hazine değerindeki çalışmalarıyla, arkeolog ve sanat tarihçisi Hakan AKINCI kaleme aldı. Sayfalarımıza zenginlik kazandıran birçok makalesini olduğu gibi bunu da Trakya Gezi Rehberi okuyucularından esirgemeyen Hakan AKINCI’ya sonsuz teşekkürlerimizi iletiyor, sizi bu kıymetli çalışma ile başbaşa bırakıyoruz.

EDİRNE MURADİYE CAMİİ VE ÇİNİLERİ

Hakan AKINCI

Muradiye Camii Hakkında…

Edirne’nin Muradiye Mahallesinde Saray içine hakim bir tepe üzerine, Sultan Murad kendi adını alan ikinci camini yaptırmıştır. Cami bugün kayıp olan vakfiyesine göre 1426’ya tarihlenmekle birlikte bazı araştırmacılar 1436 senesini kabul etmektedirler. Mimarı bilinmemekle birlikte Üç Şerefeli Cami ve Dar’ül-Hadis Camini yapan mimar tarafından yapıldığı düşünülmektedir.

Zaviyeli (Ters T) plandadır. Bursa Muradiye Cami’nin planı daha küçük ölçülerde tekrarlanmıştır. Camide bademler üzerine oturan ortası fenerli birinci kubbe mihrap tarafında Türk üçgenleri üzerine oturan aynı çapta kubbeli eyvana bağlamakta, yanlarda daha küçük ve alçak tutulmuş kubbeli eyvanlar yer almaktadır. Ortada yüksek bir kubbe, yanlarda ikişer çapraztonozla ağır payeler üzerine oturan beş gözlü son cemaat revakı bulunmaktadır. II. Murad’ın Bursa’da yaptırdığı caminin aksine bu yapı tamamen kesme taşlarla yapılmıştır.

Muradiye Camiyle ilgili olarak anlatıldığına göre, II. Murad rüyasında Mevlana’nın bir mevlevihane yapmasını istediğini görür. Cami ilk inşa edildiği yıllarda mevlevihane olarak kullanılmıştır. Bu amaçla da sol tarafında büyük bir imaret, bir Mevlevi tekkesi ve semahane de inşa edilmiştir. Caminin haziresi gezildiğinde bu eserin bu amaçla yapıldığı da anlaşılmaktadır. Çünkü hazire bir çok yerde göremeyeceğimiz kadar Mevlevi mezar taşına sahiptir.

Muradiye’nin Çinileri…

Bursa, Edirne ve İstanbul’daki erken örneklerde sıraltı bezemeli levha çiniler yanında, renkli sır tekniğinde çiniler de görülmektedir. Anadolu Selçukluların başarılı bezemeleri, Osmanlı döneminde sarayın da büyük desteğiyle gelişmiş, yeni teknik ve üslupta eserlerin oluşumuna olanak sağlanmıştır. Erken Osmanlı Dönemi’nde çinilerde bilinen ilk teknik “renkli sır” (cuerda seca) tekniğidir. İlk örnekleri 15. yüzyıl sonu 16. yüzyıl başlarında uygulanmıştır. Bu teknikte beyaz astarlı hamurun rengi kırmızıdır. Desenler basılarak ve yazı kazılarak geçirildikten sonra renkli sırlarla boyanmıştır. Renkli sır tekniği ile üretilen çinilere en çok Bursa ve Edirne’deki 15. yüzyıl çinili yapılarında karşımıza çıkmaktadır.

15.yüzyıl sonu Osmanlı çini sanatında yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu dönemde faaliyet gösteren en önemli üretim merkezi İznik’tir. Osmanlı saray nakkaşhanesinde usta nakkaşların elinden çıkan desenler, İznik’e yollanmakta ve orada uygulanıp, pişirilmektedir. Bu dönemin ilk ve önemli üslubu ise “mavi-beyaz” gruptur.

Geçmişteki örnek ve tekniklere kıyasla çok ileri bir teknikle sıraltına üretilen bu çini ve seramiklerin en belirgin özelliği, hamurlarının sert ve beyaz oluşudur. Mavi beyaz grupta sezilen farklı üslubun sebebi ise, Osmanlı sarayına çeşitli nedenlerle ulaşan 14. ve 15. yüzyıl Çin porselenlerine dayanmaktadır. Sırları şeffaf, parlak ve çatlaksızdır. İnce beyaz astar üzerine konturlanan ve boyanan desenler sırlanıp pişirilir. Kil yoğunluklu değil, kuvars yoğunluklu hamurla hazırlanan ve yüksek ısıda fırınlanan bu grup adeta yumuşak porselen niteliği taşımaktadır. Desenlerde hatayî, rumî ve bulut motifleri kullanılmıştır. Bir grup seramikte ise; kendi üstlerine dönük yapraklarla yuvarlak hatlı yeni bir üslup oluşturulduğu görülür. Bu desenler 15. yüzyılda saray baş nakkaşı Baba Nakkaş’a atfedilmekte ve “Baba Nakkaş” üslubu olarak anılmaktadır. Ana renk kobalt mavisi ve tonlarıdır. Daha sonraları ise firuze rengin küçük alanlarda uygulandığı da görülmüştür.

Renkli sır tekniğindeki çiniler ilk dönem Osmanlı Çini sanatında yer alan bir tekniktir. Bu teknik, Timurlu çini sanatından, Osmanlı çini sanatına girmiş bir tekniktir. Hatayiler ve şakayık çiçekleri gibi Uzakdoğu kaynaklı süslemeler de çini sanatına katılmıştır. Burada Çin porselenin etkisinden çok Mısır ve Suriye bağlantısı düşünülmelidir.

Muradiye Caminde yalnızca 6.35 x 3.65 m. ölçülerindeki mihrabın çinileri Bursa Yeşil Türbe ve Karaman’da bulunan Karamanoğlu Mehmed Bey Cami mihrabı (1) ile benzerlikler taşır. Bununla birlikte caminin yapıldığı dönemde minaresinin de çini kaplı olduğu 1752 depreminde minarenin yıkıldığı ve çinisiz olarak tekrar yapıldığı bilinir. Bu depremin etkisi mihrap üzerinde bir bölümde görülmekte ve günümüze kadar gelmiştir. Mihrap bölümünün duvarları alt pencerelerin üst hizasına kadar tamamen çinilerle bezenmiştir.

Mihraptaki çiniler, iki ayrı tekniği mavi-beyaz ve renkli sır tekniğinin bir arada uyum içindebütünleştiği ve üslup bakımından da Bursa’ya bağlanan ve ondan sonra gelen en muhteşemörnektir. Devrinin kendinden daha büyük ölçülü tamamen çini kaplı (Yeşil Cami ve Türbe) mihraplarını düzen açısından tekrarlamasına rağmen Bursa Yeşil Caminden faklı olarak da mavi-beyaz çiniler de kullanılmıştır. Çinilerin bazıları kabartma ve geometrik örnekli olanların yanında Rumilerin hakim olduğu çiçek dekorlu çiniler firuze, lacivert, sarı, açık yeşil renkli olup değişik tonlu mor renk de görülmektedir. Mihraptaki çiniler mavi-beyaz ve birbirinden farklı desenle altıgen çiniler aralarını dolduran firuze üçgen çinilerle bir yıldız meydana getirmektedir. İznik mavi-beyaz seramiklerinin kalitesini gösteren bu çiniler Edirne’de orijinal bir üslubu ortaya koymaktadır.Caminin mihrap yan duvarındaki bordür duvara ince Firuze bantla birleşmektedir.

Frizin iki ucu da kartuş şeklinde olup Sultan II. Murad’ın adını vermektedir. Bordürü iki tarafından firuze bantlarla çevrilmiş mukarnaslı bordür sıraltı tekniğinde olmakta birlikte renkli sır teknikle uygulanan sarı renk ayrı bir hava katmaktadır. Bundan sonra da lacivert bantların içinde 8 köşeli yıldızlardan oluşmuş sır altı tekniğindeki kabartma bezeli geometrik bordür çerçevesi dolamaktadır. Bunun etrafında firuze ince bantlarla çevrilidir. Kavsaranın etrafında yan duvarların çevresinde de mavi-beyaz teknikte dilimli rumilerden oluşan bordür üç yönden dolanmaktadır. Kavsara köşelikleri renkli sır tekniğinde lacivert zemin üzerine sarı, yeşil,mor ve beyaz renkle bezeli rumi ağırlıklı bitkisel motiflerle kaplanmıştır.

Kavsaranın içi mavi-beyaz dekorlu sır altı tekniğinde dolgulanmıştır. Aralardaki firuze renkli kısımların üstlerinde dikkatle incelendiğinde farkedilen koyu lacivert veya siyahla yapılmış şeffaf sıraltındaki ince bitkisel kıvrımlar zariflikleriyle göze batmaktadır. Mihrabın üç kademeli alt kısmı ise tümüyle renkli sır tekniğindeki büyük karolarla kaplanmıştır. Bu karolar lacivert üzerine beyaz, sarı firuze yeşil ve mor renkli sırlarla oluşturulmuş girift bezemeye sahiptirler. Kompozisyonunda beyaz renkli düğümlü geçme ve aralarında iri Rumilerle palmetlerin oluşturduğu simetrik motifle bulunur.

Karoların üzerinde ise, nişin her cephesine bir tane gelecek şekilde, kartuş şeklinde düzenli, lacivert üzerine firuze ile yapılmış, rumi-sarı düğümlü bezeli kûfi ve sülüs hatlı yazı frizi bulunmaktadır. Nişin iki yanında tamamıyla çini kaplı iki sütunçe ise, mukarnaslı başlıklı ve kaide kısmı da tamamen birbirinin aynı olup çini kaplıdır. Altı sıra yivle bezenmiş olan sütunçelerin zeminleri atlamalı olarak lacivert ve sarı ile renklendirilmiş Rumili geçmeli bordürlerle ve düğümlerle daha da zenginleştirilmiştir. Mihrap ayrılığında ince kıvrık dallar üzerindeki rumiler arasında üç satır sülüs ve iki satır kûfi hatla “Al-i İmran” suresinden ayetler yer almaktadır.

Mihrabın tepesinde sıraltı tekniğinde kabartma bezeli lacivert zemin üzerine beyaz rumi ve palmetlerle bezenmiş friz şeffaf renksiz sırla sıralanmıştır. Frizin yan yüzlerinde ise firuze renk kullanılmıştır. Bu friz bütün mihrabın bulunduğu katta üç yönden duvarları çevreleyen çinilerin üzerinde bulunmaktadır. Frizin altındaki çinilerin üzerine sonradan kalem işi bezemeler yapıldığı düşünülür.

Mihrabın bulunduğu kubbeli kısımda üç yönden alt sıradaki dikdörtgen pencerelerin üst hizasına kadar bütün duvarları kaplayan çiniler sıraltına mavi-beyaz desenlidir. Bunlar altıgen formda ve çevreleri üçgen firuze çinilerle kaplanmıştır. Beyaz zemin üzerine mavi tonlarıyla çok çeşitli bitkisel ve geometrik motiflerle süslenip, çoğunlukla bitkisel bezeme tercih edilmiştir. Bu altıgen formlu çinilerin minber arkasında da bulunduğu ve levhaların etrafında da uygulandığı dikkat çekmektedir. Mihrabın kavsara etrafında kullanılan dilimli Rumili bordür bütün pencere çevrelerinde mihrabın duvara birleşen kısmı ile üst tarafında görülen bitkisel motifli bordür 14×34 cm. boyutlu beyaz zemin üzerine kobalt mavisi ile birlikte desenlenmiş levhalardır.

Yapının çinilerinin (mihrap ve altıgen levhalar) mimarisi ile aynı döneme ait olduğu sadece kabartma bezeli palmet frizinin daha sonra yerleştirildiği akla yatkın gelmektedir. Mavi-beyaz teknikli çinileri beyaz, renkli sır bezemelileri ise yavru ağzı pembe hamurludur. Muradiye Cami farklı teknik ve üsluptaki çinileri bir arada bünyesinde barındıran yapı olma özelliğine sahiptir.

Dip Not : (1) Mihrap bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri bünyesindeki Çinili Köşk’te sergilenmektedir.

Fotoğraf : Yılmaz AYNALI


KAYNAKÇA :

  • Aksu, H. ( 2007) :” Osmanlı Çini Sanatı Şaheseri Edirne Muradiye Camii”, El Sanatları Dergisi,İstanbul, IV, s. 157-159,
  • Aslanapa, O., Ş. Yetkin ve A. Altun, (1989): “İznik Çini Fırınları Kazısı: II. Dönem, 1981-1988”, İstanbul
  • Atasoy N. ve J. Raby, (1989): İznik Seramikleri, sergi katalogu, Londra / Singapur
  • Ayverdi, E.H., ( 1972 ): “Osmanlı Mimarisinde Çelebi Ve II.Sultan Murat Devri” İstanbul
  • Demirsar-Arlı, B. (1988): “Edirne Yapılarında Çini Bezeme”, Edirne: Serhattaki Payitaht, İstanbul
  • Necipoğlu,G. (1990): “From International Timurid to Ottoman: A Change of Taste in Sixteenth Century Ceramic Tiles, Muqarnas 7: 135-170;
  • Öney, G, Çobanoğlu Z( 2007 ); “Anadolu’da Türk Devri Çini Ve Seramik Sanatı” Kültür
  • Öney, G. ( 2000 ) ” Erken Osmanlı Mimarisinde Çini ( XV-XVI. Yüz Yıllarda İznik-Bursa-Edirne ”, Yeni Türkiye, Ankara, 6-34, s. 664-668
  • Öney, G. (1987 );”İslam Mimarisinde Çini”, Ada Yayınları, İstanbul,s. 69
  • Peremeci, O. N. ( 1939 ) “Edirne Tarihi”,.İstanbul
  • Porter V.( 2005 );”Islamic Tiles”, Brithish Museum Press, London s. 96-99
  • Sarre, F. (1935): Die Keramik der islamischen Zeit von Milet, Berlin;
  • Tunca, A. ( 2006 ) Edirne İçin Notlar Ve Edirne’de Tarih, Kültür, İnanç Turu. Edirne,
  • Uğurluel, T. (2005): Balkanların Başkenti Edirne ve Gezi Rehberi, İstanbul: Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul:s. 225-229 Yetkin, Ş. (1993): “Çini”, İslam Ansiklopedisi VIII, İstanbul: s. 329-335.
  • Yetkin,Ş. (1965): “Türk Çini Sanatından Bazı Önemli Örnekler ve Teknikleri / Some Important Patterns and Tecniques of Turkish Tiles”, Sanat Tarihi Yıllığı I: 60-103.
Facebookpinterestmail