Er Meydanı KIRKPINAR
15 Kasım 1931 / Ankara
Kurtdereli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda ün salmış bir Türk Pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini öğrendim: “Ben güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm.”
Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. Çoluk, çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan, ömrünün tam sağlıklı uzun sürmesini dilerim.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
1931 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu organizasyonunda güreşleri, meşhur Kurtdereli Mehmet hakem olarak yönetiyordu. Salonda güreş sporuna merakını pek de dillendirmediğimiz, çok önemli bir misafir de vardı. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK…
Öyle ki, Kurtdereli’nin şahsına yazdığı mektup, salonda izleyenlere; ” Türk güreşinin üzerine eğilin !” önerisinin bir başka izdüşümüdür.
Kırkpınar; Er Meydanı…
Efsane öyledir ya;
Rumeli Gazi Süleyman Paşa komutasındaki yiğit akıncılar tarafından fethedilmektedir. Osmanlı’ nın bu gözüpek yiğitleri, mola verdikleri anlarda vücutları hamlaşmasın, gevşesin, üstelik her daim de güçlü ve atik kalabilsinler diye güreşe tutuşurlardı. Rivayet odur ki, şimdi Yunanistan sınırları içinde kalan Samano ( Simivano ) çayırlığında 40 yiğit güreşe tutuşur. Gün biter, kardeş olan iki yiğit yenişemezler.
Ertesi gün; çiğ düşmüş bir Hıdrellez sabahında, Edirne Ahırköy yakınlarındaki yeşile kesmiş çayırlığı gördüklerinde yenişemediklerini anımsayıp yeniden güreşe tutuşurlar. Gün biter güreş bitmez. Gün devrilir yiğitler devrilmez. Fenerler, mumlar göğü aydınlatan yıldızlar gibi güreşe turuştukları çayırı aydınlatmaktadır. Gölgeler birbirine karışarak, hayal perdesinde büyür gibi büyümektedir. Etrafta izleyen arkadaşlarının bile sabır taşını çatlatan bu güreşte, bir ara dizlerinin üzerine çöküverip öylece bekleyen iki kardeşin geceye karışan derin derin soluk alışları kesiliverir. Ayırmaya gelenler ikisinin de can teslim ettiğine şahit olurlar. Oracıkta, bir incir ağacının altına gömerler bu iki yiğidi. Ertesi yıl bu civara geldiklerinde, incir ağacının dibinden aşağılardaki çayırlığına doğru akan, göze göze kırk pınar ile karşılaşırlar. Buraya Kırklar Pınarı adı verilir.Şimdi Yunanistan topraklarında kalan bu ilk çayırlıkta yapılan güreşler, daha sonra Edirne Sarayiçi’ne taşınmıştır.
Bir başka rivayet ise Evliya Çelebi’nin aktardıklarına dayandırılmaktadır.
Moğollara yenilen bir grup Türk, Rumeli’nin fethinden neredeyse bir asır önce, başlarında kendisi de yiğit bir pehlivan olan Saru Saltuk olmak üzere Rumeli’ye geçer. Edirne’ yi Bulgarlardan alıp burada yaklaşık 40 yıl süren bir yönetimde bulunurlar. Saru Saltuk kendisi de çayıra inip, güreşlerin burada gelişmesi için ilk tohumları da atar.
Fetihten sonra ise, Sultan 1. Murat Edirne’de bir güreşçiler tekkesi kurar. Güreşler gelenksel hale gelir.
Güreşlerin tarihinin M.Ö. 2500′ lerde antik Mısır’a değin uzandığı varsayılır. Asurlular da ve Orta Asya’da yaşayan Türk boylarında da karakucak güreşi görülür. Buna karşılık 10. yy.’dan itibaren Tuna Nehri kıyılarını mesken tutan Peçenek Türkleri’nin, Rum-Yunan etkisindeki panayırlarda güreş etkinliklerine raslanmaktadır. Rumeli’nin fethiyle buraya yerleşen Türkmen boylarının da gelişiyle, bu güreş müsabakaları Osmanlı’nın etkisinde başka bir hale bürünmüş ve bugüne değin gelen ritüelleriyle Kırkpınar Güreşleri ortaya çıkmıştır.
Bir gelenek haline dönüşen Kırkpınar güreşleri, bazı senelerde savaşlar sebebiyle kesintiye uğramıştır. Osmanlı-Rus Savaşı ( 93 Harbi ) sebebiyle 1878-1881 yılları süresince 4 yıl güreşler yapılamamıştır. 1913 yılında Bulgar işgalindeki Edirne’de güreşler yine yapılamazken, Yunan işgali sebebiyle 1919-1922 yılları arasında da gelenek sekteye uğrar. İşgalden 1922 Kasım’ında kurtulan Edirne’de bu el değiştiriş sebebiyle yaşanan yoğun toparlanma sürecinin gerekleri sebebiyle 1923 yılında da güreşler yapılamamıştır.
Kırkpınar geleneksel ve modern güreşlerin harman edildiği bir spor olmasının yanısıra, sosyo kültürel bir olgu olarak da Edirne’ye değer katmaktadır. Kültür etkinliklerine sahne olan Kırkpınar haftasında, şehrin ekonomisinde de bir canlanma yaşanmaktadır. Yerli ve yabancı bir çok misafirin gelmesini dört gözle beklediği Kırkpınar, derin köklere bir saygı ifadesi olarak coşku dolu hislerle kutlanmaktadır. Kırkpınar’ ın başpehlivanları Türkiye’ nin başpehlivanlarıdır.
Kırkpınar, geleneğe iyice nüfuz eden ritüelleriyle de çok özeldir.
İşte Kırkpınar’ a özel uygulamalardan bazıları :
Ağalık :
Kırkpınar ağaları, öncelikle Türklerin konukseverliğinin de timsali olarak Kırkpınar’ ın en önemli yönünü temsil eder. Organizasyonu yapan kişi ve güreşlerden sorumlu olan ağa, Kırkpınar yaklaşırken civar kasaba köylerden önemli kişileri kırmızı dipli mumla mühürlediği davetiyelerle Kırkpınar panayırına davet ederdi. Güreşler belediye himayesine geçmesinden sonra, açık artımaya çıkarılan koça en büyük ihaleyi veren kişi ağa seçilir oldu. Ağa Rumeli usulü kıyafetler giyer,ihalede verdiği para Kırkpınar’ ın organizasyonun da kullanılır. Sembolik olarak bu ünvan Kırkpınar geleneğinde korunur.
Altın Kemer:
Kırkpınar güreşlerinde en üst kategori olan başpehlivanlıkta üç yıl üst üste kazanılması halinde altın kemer verilir.
Kıspet :
Kıspet pehlivanların giysisidir. Yapımında manda veya dana derisi, meşin, videla gibi malzemeler kullanılır.Beliyle ön kısmı işlemeli olan kıspetin, diz altı bağlantısında keçe kumaş konur ve bel ile paça kısmı rakibin tutamayacağı şekilde tasarlanır. Zira kıspet bağlamak ritüeli Kırkpınar’da çok önemlidir. Eğer güreşler esnasında kırpet çözülür ve düşerse pehlivan mağlup ilan edilir. Bu bir pehlivanın başına gelebilecek en kötü şeydir ve tüm ruh dünyasını mahvetmeye yetecek bir durumdur.
Cazgır :
Onlar Kırkpınar’ ın en renkli simalarıdır. Pehlivanları çok iyi tanıyan cazgırlar, onları övücü sözlerle çayırda sunarak motive eder ve güreşlerin tansiyonunu her zaman dinamik tutmak için gayret eder. Pehlivanlara ve çayırı dolduran misafirlere, dini ve tarihi motiflerle bezediği sunumlarıyla Kırkpınar ruhunu üflerler, pekiştirirler.
Cazgırların meşhur Kırkpınar methiyelerinden birine burada yer vermiş olalım:
Vatanımıza, milletimize,ordumuza
Yurdumuza göz diken düşman olursa taşlarız
Hak’kın inayetiyle eüzü besmeleyle
Bugün güreşlere başlarız
Gördüğünüz pehlivanlar,
Şarkı,türkü girerse besteye,
Pehlivan, pehlivan…
Güreş yapacaklar hadin desteye,
Hoş geldiniz, hoş geldiniz
Hoş gelip, sefalar getirdiniz,
Tarihi Kırkpınar güreş sahasına,
Pirler meydanına şeref getirdiniz.
Hani Ali, hani Veli, hani ya Kurtdereli ?
Pirimiz, üstadımız Hazreti Hamza,
Peygamberimiz Muhammed Mustafa,
Allah, Allah illallah,
Hepberaber diyelim koç yiğitlere, alkışlarla maşallah !
Davul-Zurna :
Çayırda güreşlerin temposunu da vurgulayan, yiğitlik, mertlik, galibiyet, mağlubiyet, coşku, hüzün duygularını çayıra müziğin ruha işleyen terennümleriyle taşırlar. Kırkpınarın olmazsa olmazlarındandır.
Peşrev :
Kırkpınarın en görkemli manzaralarındandır peşrev. Çayırı bir anda peşrev için dolduran pehlivanların bu heybet dolu görsel şöleni iç titreten de bir manzara sunar. Pehlivanların heybetine, gözüpekliğine, rakibine diklenmelerine vurgular yapan peşrev de, pehlivanların güreş öncesi vücutlarını hazırlamak için yaptığı beden diliyle hareketlere yer verilir. Bir dizini yere vurup, eliyle çimene dokunup, ağzına ve alnına götürerek kendine has bir ritüel sergilerler. Bu öyle bir ritüledir ki, bu alanda “en iyi peşrev” diye bir ödül dahi bulunmaktadır.
Yağlanma :
Güreşleri çetin kılmak, rakibi kavramayı zorlaştırmak için 0 asit zeytinyağı, önce sağ sonra sol omza dökülür. Ardından göğse, kollara ve nihayetinde kıspete yağ dökülür. Çayırda güreşler sırasında yağ ibrikleri gezdirilir ve pehlivan istediği zaman yağ alabilir. Güreşlerin yoğun kaytılım gösterdiği son yıllarında 2 ton zeytinyağı tüketildiği tesbit edilmiştir.
Yağlı güreşlerin tarih sürecinde kendi disiplini içinde vücut bulan oyunları bulunmaktadır.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralamak mümkündür :
- Elense,
- Künde ( Yer kündesi, ak künde, bel kündesi )
- Tırpan,
- Kazık ( Ayakta İç Kazık ve Paça, Kemane Dış Kazık, Kemane Dış Kazık )
- Çapraz,
- Dalma,
- Köstek,
- Sarma ( Kemane Sarma, Sarmayı Sökmek, Sarmadan Kalkmak, Sarmadan Kalkanı Bozmak, Cezayir Sarması, Sarmadan Çevirmek )
- Kepçe,
- Tilki Kuyruğu, Köpek Kuyruğu,
- Kaz Kanadı,
- Gıcırı Bükme,
- Yaslanıp Kol İle Çevirme
Kırkpınar yağlı güreşlerinde uygulanan dereceler ise şunlardır :
- Minik 1, Minik 2, Minik 3
- Teşvik,
- Tozkoparan,
- Deste 1 ( Küçük ), Deste 2 ( Orta ), Deste 3 ( Büyük )
- Küçük Orta Küçük Boy
- Büyük Orta Büyük Boy,
- Büyük Orta,
- Başaltı,
- Baş,
- En İyi Peşrev,
- En İyi Teknik,
- En Centilmen
Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Kırkpınar tarihinde güreşen başpehlivalar şunlardır :
- Arnavut Benli Abdullah ( 1924 )
- Geçkinlili Yusuf Edirneli ( 1925 )
- Çömlekköylü Kara Emin ( 1926 )
- Manisalı Rifat ( 1927 )
- Mandıralı Kayıkçıoğlu Mehmet ( 1928 )
- Gostivarlı Mülayim Pehlivan ( 1929 )
- Bandırmalı Kara Ali ( 1930 – 1931 -1932 -1933 )
- 1934 Yılında Gostivarlı Mülayim Pehlivan’la Tekirdağlı Hüseyin Alkaya yenişememişlerdir.
- Tekirdağlı Hüseyin Alkaya ( 1935 – 1936 – 1937 – 1938 – 1939 – 1940 – 1941 – 1942 )
- Babaeskili İbrahim Erdi ( 1945 )
- Sındırgılı Şerif ( 1946 )
- 1947 yılında Düzceli İsmail Atay ve Hayrabolulu Süleyman Ertaş başpehlivalığa güreşirken diskalifiye edilmişlerdir.
- Kulelili Mustafa ( 1948 )
- Sındırgılı Şerif ( 1949 )
- Hayrabolulu Süleyman Yener ( 1950 )
- Adapazarlı İbrahim Atan ( 1951 )
- Balıkesirli Tarzan Mehmet ( 1952 )
- İzmitli İrfan Atan ( 1953 )
- Samsunlu İbrahim Karabacak ( 1954 )
- İzmitli İrfan Atan ( 1955 )
- Samsunlu İbrahim Karabacak ( 1956 )
- Bandırmalı Hasan Acar ( 1957 )
- Adapazarlı Adil Atan ( 1958 )
- Samsunlu İbrahim Karabacak ( 1959-1960 )
- Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı ( 1961 )
- 1962 yılında Başpehlivanlık güreşleri yapılmamıştır.
- Adapazarlı Sezai Kanmaz ( 1963 )
- Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı ( 1964 )
- İzmirli Kara Ali Çelik ( 1965 )
- Ordulu Mustafa Bük ( 1966-1967-1968 ) Altın Kemer
- Babaeskili Nazmi Uzun ( 1969 )
- 1970 yılında başpehlivanlık güreşleri yapılmamıştır.
- Denizlili Hasan Şahin ( 1971 )
- Akhisarlı Mustafa Yıldız ( 1972 )
- Ordulu Davut Yılmaz ( 1973 )
- İzmirli Kara Ali Çelik ( 1974 )
- 1975 yılında güreşler yarıda kalmıştır.
- Karamürselli Aydın Demir ( 1976-1977-1978 ) Altın Kemer
- Bandırmalı Sabri Acar ( 1979 )
- Muğlalı Mehmet Güçlü ( 1980 )
- Akhisarlı Mustafa Yıldız ( 1981 )
- Denizlili Hüseyin Çokal ( 1982 – 1983 – 1984 ) Altın Kemer
- Bandırmalı Sabri Acar ( 1985 )
- Balıkesirli İbrahim Gümüş ( 1986 )
- Hataylı Recep Kılıç ( 1987 )
- Antalyalı Recep Gündüz ( 1988 )
- Balıkesirli Saffet Kayalı ( 1989 )
- Karamürselli Ahmet Taşcı ( 1990 – 1991 – 1992 – 1993 ) Altın Kemer
- Antalyalı Cengiz Elbeye ( 1994 )
- Karamürselli Ahmet Taşcı ( 1995 – 1996 – 1997 ) Altın Kemer
- Antalyalı Cengiz Elbeye ( 1998 )
- Karamürselli Ahmet Taşcı ( 1999 – 2000 )
- Ankaralı Vedat Ergin ( 2001 )
- Hasan Tuna ( 2002 )
- Kenan Şimşek ( 2003 )
- Recep Kara ( 2004 )
- Şaban Yılmaz ( 2005 )
- Osman Aynur ( 2006 )
- Recep Kara ( 2007 – 2008 )
- Mehmet YEŞİLYEŞİL ( 2009 – 2010 )
- Ali GÜRBÜZ ( 2011 – 2012 ) Ali GÜRBÜZ’ün 2013 yılındaki başpehlivanlık ünvanı doping tesbiti sebebiyle alınarak İsmail BALABAN’a verilmiştir.
- İsmail BALABAN ( 2013 )
- Fatih ATLI ( 2014 )
- Orhan OKULU ( 2015 )
- Recep KARA ( 2016 )
- İsmail BALABAN ( 2017 )
Fotoğraflar :
TürkPehlivan.com ( Açılış Fotoğrafı ) / Can ŞİMŞEK, Osman KARADENİZ, Tayip BAŞAK