Orhan UYANIK ; İğneada’ya Adanmış Bir Hayat
Onu anlatırken, nerden başlamak gerektiğini uzun uzun düşündüm.
İğneada ve civarında yaşayan, hemen hemen herkesin ucundan kıyısından hakkında bir fikri bulunan bir kişilik, Orhan UYANIK. Yine de, tüm bunları en öz haliyle nasıl dile getiririm diye kafa yorarken, basında okuduğum bir tanımlama imdadıma yetişti. Orada diyordu ki;
“Tema için Hayrettin KARACA kimse, İğneada için de Orhan UYANIK odur.”
İğneada’ya adanmış bir yürek Orhan UYANIK. Bu eşsiz coğrafyaya Mecnun gibi aşık, çocuklar gibi coşkuyla bu beldeyi seven tutkulu bir yürek… Akademik yolculuğunun bittiği gün, kendi deyimiyle yakaladığı ilk otobüse atlayıp 1953’te doğduğu İğneada’ya geri dönmekte bir an bile tereddüt etmez.
Üstelik bu dönüş “Emekli oldum, şimdi bunca çalışıp didindiğim zamanın acısını çıkartayım.” diye bir dönüş de değildir. Tam tersine, her zaman yaptığı gibi, sivil toplum kuruluşlarının, yaşadığı çevreye farkındalık yaratmak olan amacını, İğneada gibi kumaşı buna çok müsait olan baba ocağı İğneada’da hayata geçirecektir.
İğneada’ya yolu düşen herkes onu meydandaki kahvede, adıyla sorsa hemen bulabilir. Şaşırtmış olmayalım; o emekli oldu da kahvenin müdavimi oldu diye değil. Kahveyi bizzat kendisi işlettiği için böyle söylüyoruz. Hoş, gerçi şimdi yeğeni işletiyor ya, yine de onunla özdeştir o kahve. Aynı zamanda tarım ve hayvancılıkla da ucundan kıyısından uğraşıyor vakit buldukça.
İğneada’ nın ilk yerleşimcilerinden Thyn kavimlerinden esinlenerek adını verdiği Thynias kahvesinde gündelik hayatı tüm akışıyla devam ederken, kahvenin arka odasında onun gerçek yaşantısına tanık oluruz. Bu arkaya iliştirilmiş küçük oda onun akademik mabedi gibidir. Kitapları, çalışmaları, fotoğrafları, bilgisayarı, kısaca onun hayatını anlamlandıran ve kolaylaştıran her şey bu gizli hazine odasındadır.
Tuhaf geliyor, değil mi? Ona göreyse, kitaplar kıraathanelerde olmayacak da nerede olacaktır. Öyle ya; çay evlerine kıraathane adını veren ya da tam tersiyle söylersek kıraathaneleri okuma evi olmaktan çay evine çevirme meziyetini gösteren o değildir sonuçta.
İnternette yayınladığı, kendisine ait blog sayfasından, onun bu eşsiz doğaya ne denli aşık olduğunun ipuçlarını buluruz. Aşığı olduğu İğneada Longoz Ekosistemi ile Yıldız Dağları hakkındaki çarpıcı tespitlerine yer verdiği makaleleri bu blog sayfalarında bulabiliyorsunuz.
Kendisini tanıtırken, gayet mütevazi bir şekilde kurufasulye, pilav ve balık sevdiğini söyler. Yüzme ve yürüyüş yapmakta, bunları ihmal etmemektedir. Tarih, arkeoloji ve çevre ile ilgili kitaplara olan merakından haberdar oluruz.
Onun asıl hakimi olduğu konu ise İğneada’nın içinde eşsiz çeşitliliği barındırdığı doğasıdır. Yöreye gelen bütün gezi-fotoğraf ve aademik çalışma grupları onunla irtibat kurma ihtiyacı hisseder. İğneada Longoz Ekosistemi içinde yer alan bütün ayrıntıları size bir çırpıda anlatabilir. Kurdun, kuşun, börtü böceğin kovuğunu bilir. Onunla böylesi bir doğa yürüyüşüne çıkanlar, bilgisi kadar onun çocuksu heyecanından da etkilenecektir.
Yörenin tanıtımı, eko-turizm ile kalkınması için bilincin oluşması, çevre duyarlılığının İğneadalıların kendilerinden başlayarak yayılması için ön ayak olan odur. “İğneada Doğal Ekosistemi Koruma, Doğal Yaşamı Destekleme Derneği” kurucu üyesi olurken, aklında tüm bu düşünceleri hayata geçirmek vardır. Özellikle çevre ile ilgili bir çok çalışmaya imza atar dernek. GEFF-2 çerçevesinde hazırlanan “İğneada Tanıtım Videosu” bu çalışmaların bir derlemesi gibidir. Birçok akademik toplantı ve panelin İğneada’da yapılmasına önayak olurken, mütevazi kahvehanesi bazen bu toplantılara ev sahipliği yapar.
Yıldız Dağları’nın Bulgaristan’la sınırımızı çizen Rezve Deresi’nin sularının İSKİ eliyle, İstanbul’un su ihtiyacını sınırlı bir süre karşılamak için taşınmasının ekositeme vereceği geri dönülmez zararı en hararetle tartışan yine odur.
Ve daha birçok çalışma…
“Benim Cennetim İğneada” isimli kitabı ise, tüm bu çalışmaların bir ürünü olarak, İğneada hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin başvuru kaynağıdır.
İğneada’ya adanmış tutkulu bir yürek o. Kendi toprağında derine kök salmış bir çınar…
Onun yaşadığı çevreye olan tutkusundan çıkaracağımız çok dersler var. İğneada’ya yolunuz düşerse, mütevazi kahvehanesine uğrayıp bir acı kahvesini tadın. Ardından da size İğneada Longoz’unu gezdirmesini isteyin. Karşınızda çocuklar gibi sevinen bir Orhan UYANIK bulacaksınız.
Yazı : Dinçer ALABAŞOĞLU
Fotoğraflar : Kenan KAYA, Samim ÇİFTÇİ