Tekirdağ ; Üç Kemaller Diyarı
Trakya’nın Marmara denizindeki incisidir Tekirdağ. Kavuşamayan aşıklar gibi sabah akşam bakışıp durduğu Marmara Adası yönünden inceden esip şehrin saçlarını tarayan akyel ( lodos ) iyot kokuları taşır. Denizle soluyan Tekirdağ için hayat öpücüğü gibidir akyel. Bezen de yüklendiği gazabıyla kıyıları dalga dalga döverek soluğunu boğazına düğümler tüm şehrin.
Marmara denizinde 133 km.’ lik kıyı şeridiyle “Marmara’ nın İncisi” ünvanını fazlasıyla hak eden Tekirdağ; doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel mirası, güçlü sosyo-ekonomik yapısıyla da Trakya’nın olduğu kadar Türkiye’ nin önemli illerindendir.
Bırakalım şehrin tarihini, sosyo-ekonomik yapısını, en çok yetişen ürünleri nelerdir gibi kitap ağızlı sorularımızın cevabını ansiklopediler, “wiki-“ ile başlayan kıymeti kendinden menkul (!) internet siteleri söylesin size. Biz sizinle kaybolmak üzere yola çıktığımız kadim bir kenti tadına vara vara keşfedelim. Tekirdağ’a gidiyoruz…
Denizle soluyan kent ; TEKİRDAĞ
Şehre nereden giriyor olursanız olun, bazen çok ötelerden de olsa deniz karşılar sizi. Hoş, İstanbul yönünden Tekirdağ’a yolculuk ediyorsanız il sınırına girdiğiniz andan itibaren ışıltılı sularıyla Marmara hep solunuzda olacaktır ya…Yolculuğu sıkıcı yapabilecek tek şey, denizi görmenize mani olabilecek kadar sık aralıklarla ve kıyıları esir almışçasına uzanan, ülkemize özgü tatil anlayışının en çirkin örnekleri olan “yazlık” siteler olacaktır. Ah, bir de İstanbul’dan itibaren sahil yolu boyunca özellikle hafta sonları çekilmez hal alan trafik keşmekeşi…
Bunun birkaç sebebi var: En genel sebebi, bu bölgenin İstanbul’un kıyıcığında en yakın kaçış bölgelerinden biri oluşu. Zamanını Tekirdağ’da geçirmek isteyenler kadar, bu güzergahı Saros körfezindeki diğer yazlık mekanlara ( Erikli, Mecidiye, Gökçetepe, Enez vb…) ulaşmak üzere bir geçiş olarak kullananların fazlalığı da hemen gözünüze çarpacaktır.
Bu trafik yoğunluğunun bir diğer müsebbibi ise Avşa adasına ulaşmak için Tekirdağ limanını kullanan yolculardır. Öyle ki; Balıkesir’e bağlı olmasına rağmen Tekirdağ’a neredeyse 3 saat uzaklıktaki Avşa adasını buraya bağlı bir yerleşim sanmanız bile olasıdır.
Yeri gelmişken, Tekirdağ’ın Karadeniz’de de 3 km’lik bir kıyı bandı olduğunu söylemiş olalım. Kırklareli ile İstanbul’un Trakya Karadenizin’deki kıyılarını birbirinden ayıran 3 kilometrelik bu kıyı bandı, Trakya’nın tek yaşlı karaçam ormanına, nefis bir kumsala ve bir lagün ağzıyla ormanın içlerinden kıyıya kadar sokulmuş nilüferlerle bezeli bir akarsuya ev sahipliği yapar. Kasto ( Kastros ) koyu…
Kırklareli’nin Vize ilçesine bağlı Kıyıköy yolu üzerinde ve Kıyıköy’e sadece 7 km uzaklıkta olması sebebiyle, içerisinde yer alan işletmeleri ile aynı zamanda nefis bir kamping alanı olan Kastro koyunun Tekirdağ’a bağlı olduğunu bu şehirde yaşayan birçok kişi bile bilmez.
Lezzetler şehri
Ne sebeple geliyor olursanız olun, birkaç saatinizi Tekirdağ’a mutlaka ayırırsınız. Zira Tekirdağ bir lezzetler durağıdır.
Öncelikle ismini dile düşürdüğü, yol boyunca da reklam tabelalarıyla sizi çekim alanına hapseden meşhur Tekirdağ köftesini denemek isteyeceksiniz. Şehirde o kadar çok mekan var ki Tekirdağ köftesi yapan; size tavsiyem büyük tabelaları, otoparklarındaki kalabalıkla kendini ele veren isim yapmış olanlarından ziyade şehrin içlerinde bulabileceğiniz daha salaş mekanları deneyin. Kendine has şekli, kıvamı ve lezzeti; beraberinde servis edilen acı sosuyla en çok da kendi şehrinde tadına varabileceğiniz bir damak şenliğidir Tekirdağ köftesi.
Ama ister şık bir sahil boyu restaurantında, ister şehrin içlerindeki salaş mekanlarda tadıyor olun Tekirdağ köftenizi, yemeğinizi ya peynir helvasıyla ya da Hayrabol tatlısı ile taçlandırın.
Hayrabol Tekirdağ’ın ilçelerinden Hayrabolu’nun yerel ağızla söyleniş şeklidir. Hal böyle olunca bu tatlının da Hayrabolu’ya özgü dokunuşlar taşıyan bir tatlı olduğunu söylememize gerek kalmıyor. Ana malzemesi peynir olan, yumurta, irmik ve unun şerbetle damıtılmasıyla elde edilen tam bir damak çatlatan Hayrabol tatlısı. Mutlaka denemelisiniz.
Peynir helvası ise Tekirdağ’ın komşusu Çanakkale’yle, hatta Çanakkale’nin Gelibolu ilçesiyle Tekirdağ’ın bir türlü yenişemediği bir harp alanı gibidir. “Peynir helvası Tekirdağ’ın mı Çanakkale’nin mi ?” ya da “Çanakkaleliler mi Tekirdağlılar mı en iyi yapar ?” tutuşmasının sonu gelmez. Ve, meydana çıkmış pehlivanlar bir türlü yenişemezler. Köfte için size adres vermedim ama peynir helvası için Tekbaş peynir helvasını şiddetle tavsiye ederim. Babadan oğula miras gibi devredilen, yapımı meşakatli tadımı katmerli peynir helvası dönüş yolunda sevdiklerinize de götürebileceğiniz lezzetli bir hediyelik aynı zamanda.
Yukarıda köfteden bahsetmişken, kendi şehirlerinin ismiyle markalaşmış Tekirdağ köftesi kadar Hayrabolu’nun meşhur papuç köftesini de denemenizi tavsiye edelim.
Ama Tekirdağ’a gelmişken balık illa ki balık diyorsanız, tüm kıyılar boyunca rastlayabileceğiniz işletmelerde balığınızı tadabilirsiniz. “Balık bahane, illa ki dem..” diyenlerdenseniz, niyetiniz anlaşıldı : Tekirdağ rakısı…
Dalda zeytin, bağda üzüm, şişede “lal”
Adını rakısıyla dile düşürmüşse de, bağcılıkta eriştiği damıtılmış bir kültürün balık sofralarına bir başka ikramı Tekirdağ’ın şaraplarıdır. Özellikle Şarköy kıyıları boyunca dizilmiş yerleşimlerde ( Şarköy, Hoşköy, Gaziköy, Mürefte vb…) bağcılık oldukça gelişmiştir. Mübadele öncesi bu yörede yaşayan önemli sayıda bir Rum nüfus bulunduğunu ve bağcılığın bu yörede onlar vasıtasıyla günümüze taşınmış sağlam mirasçıları olan bir kültür olduğunu söylemeliyiz.
Rumlar bağcılığı iyi biliyorlardı. Ganos dağının fay kırıklarının zenginleştirdiği mineralli kırmızı killi topraklarından hazırladıkları amforalar ile Marmara adasındaki diğer kolonilere, İstanbul boğazı üzerinden Karadeniz’deki limanlara, Çanakkale boğazı üzerinden Ege’ deki Yunan yerleşimlerine ürünlerini ulaştırmaktaydılar.
Özellikle Marmara denizinin orta yerinde bulunan Prokenessos ( Marmara Adası ) ile zengin bir ticaret ağının olduğu ada civarında yakın zamanda tesbit edilen batıklardan çıkan Ganohora amforalarının amblemlerinden anlaşılmaktadır. Adanın Tekmezar Burnu yakınlarında rastlanan batıkta 20 bin civarında amfora olabileceği varsayılmaktadır.
Öte yandan fay hattının mineralli yöreye özgü kırmızı toprağından fırınlanan kiremitlere, amfora ve toprak kaplarla taşınan şarap ve zeytinyağı ürünlerine Marsilya gümrük kayıtlarında raslanmıştır. Hatta bu yöreden getirilen kiremitler sonradan “Marsilya Kiremiti” diye Avrupa’da tanınmaya başlamıştır. Dolayısıyla bağcılık gibi onun oluşturduğu bir yan sanayi olarak yörede eski dönemlerden beri tuğla,kiremit,toprak kap imalatı yapılan fırınlarda da önemli sayıda insan çalışmaktaydı. Bu amforaların yöreye ifade eden bir formda işaretleniyor olması, bağcılık ve zeytinyağı şişelemesinin döneminin ilk markalaşma ve yöre tescilleme çabalarından olması önemlidir.
Özellikle Hoşköy’ün mikro iklim özellikleri Fransa’ nın Bordeaux şaraplarının üretildiği üzüm bağlarının bulunduğu Bourgogne yöresi ile benzerlikler taşır. Bu yörede yer alan bir çok işletme sonbaharda bağ bozumu etkinlikleri düzenlemekte, ziyaretçileri yöreye taşımakta ve üretim tekniklerini yerinde izleme olanağı sunarak şarap tadımı yaptırmaktadır. Öyle ki bu etkinlikler iç turizimde hatırı sayılır bir canlanma yaratmaktadır.
Yine Şarköy-Uçmakdere arasında uzanan kıyı şeridi ve gerisindeki arazilerdeki hatırı sayılır zeytin üretimi Tekirdağ’a kimlik kazandırır düzeydedir.
Malkara ise kaliteli hayvancılığı ile et ürünleri ve süt ürünleri konusunda şöhretini günden güne perçinlemektedir. İstanbul gibi yakın yerlerde sofralarımıza gelen markalı süt ürünlerinin bir çoğunun üretim tesisleri bu yörededir.
Yarım asırlık bir gelenek; Tekirdağ Kiraz Festivali
Yukarıda tüm saydığımız lezzetleri bir tarafa koysanız bile şehrin festivaline adını veren kirazlarından bahsetmeden geçmek olmaz.
Naip köyünde “Kiraz Şenliği” adıyla doğan etkinlikler, şehrin vizyonunu kurguladığı bir festivale dönüşmüş Tekirdağ’da. Bir dönem tarım politikaları sebebiyle azalan üretimi yeniden canlandırmak adına hatırı sayılır girişimler söz konusu yeniden.
Festivale gelince…Haziran ayının sonlarına doğru kutlanan festivalin bu yıl tarihleri 16-19 Haziran olarak belirlendi. 2011 yılı Tekirdağ Kiraz festivali’nin 47. yılına şahitlik yaptı. Neredeyse yarım asır…
Tekirdağ’ın ritmi yüksek gecelerinin Trakya’ya has bir coşkuyla yaşandığı festival boyunca Tekirdağ’ın gündelik hayatına, sosyo ekonomik yapısına, sanatla iç içeliğine dair tüm dokuyu bulabilmeniz olası. Festival boyunca civar illerden gelen onbinlerce kişi liman bölgesindeki festival alanını hınca hınç dolduruyor.
Yakın yerler
Tekirdağ turizm portföyünde sunduğu çeşitlilik ile “yakın yerler” arayışındakiler için biçilmiş kaftan.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığımız gibi, öncelikle Tekirdağ damak zevklerinin peşinden yollara düşenler için bir lezzetler durağı.
Deniz turizmi için gelenler Marmara Ereğlisi’nden itibaren Şarköy’e adar 133 km.lik kıyı boyunca deniz turizminden faydalanabilirler. Tatilcilerin ikinci adresi yazlıkçılık olarak görünse de, tatil amaçlı gelenleri ağırlayacak otel, motel, pansiyon, kamping gibi tesisler bulabiliyorsunuz.
Özellikle Kumbağ – Şarköy arasındaki yerleşimlerde bu tip işletmelere daha çok rastlarken, bu bölgede denizin çok daha temiz olduğunu söyleyelim. Hatta Şarköy’ün bu yıl ( 2011 ) arka arkaya olacak şekilde 6. defa mavi bayrakla ödüllendirildiğini dile getirmekte yarar var. Üstelik Şarköy rüzgar sörfü tutkunları için de bir adres olma yolunda kararlı adımlar atıyor.
Tekirdağ’dan kıyı boyunca Şarköy yönüne gitmek isterseniz, Kumbağ veya Yeniköy sırtlarında Marmara denizi bir daha dikilir karşınıza. Sağ tarafınızda yükselen Nişantepe’ den, yamaç paraşütüyle solunuzdaki dik yamacın denize kavuştuğu yerde bulunan Ayvasıl sahiline atlayan dizi dizi pervaneleri görürsünüz gökyüzünde. Ganos fayının şekillendirdiği ürkütücü kıvrım kıvrım yollar, Uçmakdere üzerinden Şarköy’e doğru boylu boyunca uzanır.
İşte bu bölge Marmara bölgesindeki en iyi yamaç paraşütü alanına ev sahipliği yapar. Nişantepe…Ganos dağlarının zirvelerinden biri olan Nişantepe neredeyse % 70 eğimle Uçmakdere yakınlarındaki Ayvasıl sahiline doğru uzanır.
Sahil dediysek genellikle taşlık dar bir kıyı bandı burası. Her yıl Hıdırellez zamanı, geleneksel hale getirilmeye çalışılan “Uluslararası Hıdırellez ve Yamaç Paraşütü Festivali”ne ev sahipliği yapar. Festival bu yıl ( 2011 ) beşinci yaşını kutladı. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen yüzün üzerinde paraşütçü gökyüzünü bir renk cümbüşüne çevirdiler.
Tekirdağ’da hizmet veren Teyak ( Tekirdağ Yamaç Paraşütü Kulübü ) yamaç paraşütünün yörede geliştirilmesi ve turizmin hizmetine sunulması için büyük gayretler sarfediyor. Bu yönde eğitimler veren kulüple iletişime geçmeniz halinde siz de Marmara adasının doyumsuz manzarasına doğru kanat çırpan pervanelerden biri olabilirsiniz.
( Not : Teyak bu yazının ilk yayımlandığı tarihten çok sonra, 2015 yılında, çalışmalarını Trakya Extrem ismiyle sürdürmeye başlamıştır. )
Yok eğer daha güvenli bir şekilde doğada bulunmak istiyorsanız, Tekirdağ’ın Ganos dağlarına omuz vermiş bu bölgesi doğa yürüyüşleri ve kültür turlarının da önemli duraklarından. İl merkezinde, doğa yürüyüşü ve kültür turlarının yörede bir yaşam biçimine ve iç turizm aktivitesine dönüşmesinde çok büyük emeği olan Zirve Dağcılık Tekirdağ Temsilciliği ile irtibat kurmanız halinde, hemen her hafta yörede düzenlenen doğayla iç içe bir etkinliğe katılabilmeniz olası. Kulübün internetteki web sitesi vasıtasıyla ve internetteki sosyal ağlarda oluşturdukları sayfalarından tüm etkinliklerini takip edebilirsiniz. Şiddetle tavsiye ediyorum…
( Not : Tekirdağ Zirve Dağcılık Temsilciliği bu yazının ilk yayımlandığı tarihin hemen ertesi aylarda şubeleşmiş ve faaliyetlerini Zirve Dağcılık Tekirdağ Şubesi olarak sürdürmektedir. )
Mübadeleyle yöreden göç eden Rumlardan kalma köy dokusuyla Uçmakdere, Melen ( Gaziköy ), Mürefte gibi yerleşimleri kültür turlarının vazgeçilmez durakları arasında yer alır. Adını son yıllarda yamaç paraşütü yapılan bölgeye yakınlığı ile de perçinleyen Uçmakdere’nin özellikle sonbahar dokusuna bayılacaksınız. Gelmişken köyün şifalı otlarından, kekik ballarından, geleneksel metodlarla yapılan kışlık gıda ürünlerinden ( Erişte, kuskus, tarhana, pekmez vb…) almayı ihmal etmeyin.
Uçmakdere’den kıyı boyunca Şarköy yoluna doğru yol alıyorsanız Hoşköy’de bir buçuk asırlık Hora Feneri karşılar sizi. Hora Hoşköy’ün eski adı, fakat yörede hala fenerden bu eski adıyla bahsediliyor. Dört kuşaktır aynı aile tarafından işletilmiş fenerin olduğu tepede soluklanıp manzaranın tadını çıkartın.
Şehri keşfetmek
Tekirdağ iç turizimdeki potansiyeline inanan, bunu vizyon olarak ortaya koyan bir kent. Tarihi ve kültürel kent dokusunu en layıkıyla keşfedebilmek için limanda raslayabileceğiniz turizm bürosundan yardım almanızı tavsiye ederim. Yüzüne tebessümü oturtmuş mihmandarlarınız bal damlayan bir kelamla size Tekirdağ’ı keşfetmeniz için tüm yardımları sunacaklardır. Biz yine de es geçmemeniz gereken birkaç yerden bahsedelim.
Rüstempaşa Külliyesi, Eski cami, Orta cami, Hasan Efendi Camii ve Yusuf Ağa camileri şehir merkezindeki Osmanlı’ya ait izleri günümüze taşıyor. Kaldı ki Tekirdağ’ın ilçelerinde de Osmanlı dönemi camilerine raslamak mümkün.
Başta Yalı Hamamı olmak üzere yine o döneme işaret eden hamamlar, meydan çeşmeleri ve yakın dönem anıtlar da şehri gezerken karşınıza çıkabilecek eserler arasında yer alıyor.
Ama Tekidağ’ın müzelerini görmeden geçmeyin…Tekirdağ’da doğmuş vatan şairi Namık KEMAL, adını yaşatan müze ev ile ismini bir daha kulağımıza fısıldıyor. Namık Kemal Evi…Rüstempaşa Külliyesi’ne çok yakın, şehir merkezindeki iki katlı bu müze evi mutlaka görmelisiniz. Vatan şairi Namık Kemal’in Tekirdağ’da doğduğu ev örneklenerek, şairimize ait kişisel eşyalar ve Tekirdağ evlerine ait objelerle süslenen müze-ev 1994 yılında Namık kemal derneği’nin girişimleriyle hizmete girmiştir. ( Adres : Ortacami Mah. Namık Kemal Cd. No:7 Tekirdağ / Tel : 0 282 261 91 28 )
Tekirdağ Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi kentin kadim tarihinden günümüze kadar devşirdiği hazineleriyle görülmesi gereken yerlerinden. ( Adres : Ertuğrul Mah. Barbaros Cd. No : 1 Tekirdağ / Tel : 261 20 86 )
Bir diğer müze ise Rakoczi Müzesi’dir. Bina aslında eski bir Türk evidir. Macar halk kurtuluş kahramanı II. Rakoczi Frenç 1676-1735 yıllarındaki hayatının son dönemlerini Osmanlı himayesinde ve Türk konukseverliği ile Tekirdağ’da geçirmiştir. Bu yılların hatırasına konuk edildiği ev 1982 yılında Macar hükümetince Rakoczi ailesinin özel eşyalarıyla müze olarak düzenlenmiştir. Pazartesi hariç diğer günler ziyaret edilebilen müzede fotoğraf çekmek yasaktır. ( Adres : Ertuğrul Mah.Barbaros Cd. Hikmet Çevik Sk. No:21 Tekirdağ / Tel : 0 282 263 85 77)
Malkara ilçesinde Malkara Eğitim ve Kültür Vakfı Müzesi özel statü ile yörede yapılan buluntulardan objelere ev sahipliği yapmaktadır. ( Tel : 0 282 427 01 72-73 )
Tekirdağ sosyal hayat içinde tarihi süzgeçten geçmiş kazanımlarıyla kültür turizmi için de olanaklar sunar. Trakya’nın çoğu yerinde rasladığımız Hıdrellez geleneği yamaç paraşütü şenlikleriyle harman edilerek her yıl Mayıs ayının ilk haftası büyük kutlamalarla yaşatılmaktadır. Yöresel farklılık gösteren bir başka bahar kutlaması ise tüm halkı Tatar Türkü olan Hayrabolu ilçesine bağlı Emiryakup köyünde senelerden beri düzenlenen Tepreş Şenlikleri’dir. Çorlu’da Mayıs ayının ilk hafta sonu kutlanan “Dudulenge Şenliği”, Saray’a bağlı Büyükyoncalı beldesinde aynı tarihte kutlanan “Bozopa Şenliği” de Hıdrellez benzeri, yöreye özgüleşmiş bahar kutlamalarındandır.
Tekirdağ’a bağlı Karacakılavuz ve Ferhadanlı yerleşimleri el dokumalarıyla günümüze kadar gelenen bir geleneğe ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Karacakılavuz el dokumalarının yaşatılması için çeşitli eğitimler verilmektedir. Karacakılavuz köyü sakinleri 1800’lü yılların sonunda Balkanlar’dan gelip yerleştikleri bu bölgeye, Balkanlar’daki yaşantılarının önemli bir kültür kazanımı olan el dokumalarını da taşımışlar ve günümüze kadar yaşatmışlardır.
Sözün hasılı, siz yola çıkın hele… Ama kaybolmak üzere yola çıkın. Görelim bakalım, Tekirdağ hakkında anlattıklarımızdan hangisi sizi kolunuzdan sürükleyip kendi yanına çekmeyi daha çabuk başaracak.
Fotoğraflar : Cem DOĞAN, Fakir Ozan BEYSALAN, Lale TUNCA, Tansel KAYA, Yekta Ali KURTULUŞ
“Tekirdağ ; Üç Kemaller Diyarı” isimli gezi yazımız Life Burgaz dergisinin Haziran-Temmuz 2011 tarihli sayısında yer almıştır.