Hayata Tüm Sözlerini Söylemiş Bir Adam; Orhan UYANIK

“Doğa her şeyin üstesinden gelebilir, birtek insanların ihtiraslarını karşılayamaz.”

Hayatının yörüngesini bu sözün güçlü ifadesiyle açıklıyordu Orhan UYANIK. 57 yıla sığdırdığı ömrünü layıkıyla ve dolu dolu yaşadığını söylersek yalnış olmaz. İsmi en çok İğneada ile anılsa da, içerisinde doğa olan her alanda rüzgarı hiç eksik olmayan yeldeğirmenleri (!) ile savaşan modern zamanların Don Kişot’uydu o.

Hayata dair tüm sözlerini söyleyip, ardında her doğa severe görev addedilesi miras bir hayatın ipuçlarını bırakarak aramızdan ayrıldı Orhan UYANIK. Tutkuyla bağlandığı toprak en sevdiği misafirlerinden birini daha ipil ipil bir Şubat yağmurunun ıslattığı koynuna aldı, bağrına bastı nihayetinde.

OrhanUYANIK@AylinEROZCAN2009 Yılının ilk aylarında Trakya Gezi Rehberi sayfalarını hazırlamak üzere yola çıktığımda bu web sitesinin çatısını nasıl kuracağım konusunda çok da endişe duymadım. Doğaya bakışıyla önümde Orhan UYANIK gibi bir örnek vardı. Bu sebepledir; Portreler isimli bölümümüzde ilk ondan bahsetmiştim. “İğneada’ya adanmış bir hayat.” isimli yazımı yayına verdikten sonra çok olumlu tepkiler aldım. İlk kutlayanlardan birisi kendisiydi. Tarifsiz bir mahçubiyet duygusuyla “Hoşlanmıyorum kendimden böyle bahsedilmesinden.” diyordu. Çünkü doğaya dair yaptığı her şeyi tarifsiz bir samimiyetle yapıyordu o. Bir yerde kendinden bahsedilmesi onun koltuklarını kabartmak yerine, -samimiyet yüklü tevazusundandır ki- omuzlarını ağır bir yük altında çökertiyordu.

İğneada onun aynı zamanda baba ocağı idi. 1953 yılında döndüğü bu beldeye tutkuyla bağlıydı. Eşsiz bir doğa parçası içerisinde yer alan bu beldeyi kendi değerleri üzerinden tanıtmak, doğasını koruyup kollamak için azımsanmayacak mücadeleler verdi. Doğru bildiklerini karşısındaki kişi-kurum kim olursa olsun söylemekten bir dakika geri durmadı. Üstelik bunları baba ocağına bir vefa duygusuyla asla yapmadı. Hiç sevmezdi bu “vefa” lafını. Zira doğa söz konusu olduğunda oranın neresi olduğunun hiçbir önemi olamazdı onun için. Orhan UYANIK’ın korunması gereken en önemli coğrafyalardan biri olan İğneada’da doğmuş ve hayatının geri kalanını orada sürdürmek istemesi ancak İğneada’nın talihi olabilirdi.

İğneada Avrupa’nın ikinci Türkiye’nin ise en büyük Longoz Ormanları Ekosistemi’ne sahip bir bölge. Bu ekosistemin dahil olduğu Istranca Dağları ( Yıldız Dağları ) da düşünüldüğünde belde çok özel bir coğrafyada yer alıyor. Doğa ve insan birlikteliğinin pamuk ipliğinden dengelerle ayakta durduğunu söylemek yerinde olacaktır. Hal böyle olunca; Orhan UYANIK’ın bu dengeyi doğa lehine kollamaya çalışan kişi olduğunu söylemek gerekiyor.

“İğneada Doğal Ekosistemi Koruma, Doğal Yaşamı Destekleme Derneği” kurucu üyesi ve başkanı oluşu; İğneadalılar’dan başlayarak bir doğa bilinci oluşturmak, yöreyi yumuşak eko-turizm olanaklarıyla kalkındırmak ve tanıtmak, bunu yaparken de insan faktörünü yadsımaksızın doğal yaşamı koruyup kollamak için ona olanaklar verir.

Onun en önemli mücadelelerinden birisi, kısa vadede İstanbul’a su sağlamak için Istrancalar’ın sularını İSKİ eliyle İstanbul’un barajlarına taşınması projeleri üzerinedir. İSKİ Kıyıköy ve civarında kısmen bu projelerini hayata geçirse de, iş İğneada Longoz Ormanları’nı besleyen suların taşınmasına gelince sert kayaya çarptığını anlayacaktır. Zira longozu besleyen suların ve Bulgaristan’la sınırı çizen Rezve deresinin sularının İstanbul’a aktarılması hem yaşam desteği öncelikle su olan longozları birinci elden bitirecek, hem de suyu taşıyacak o devasa boruların döşenmesi için ormanda yapılacak ağaç kıyımı işin tuzu biberi olacaktır. 2007 yılında Milli Park statüsünü almış İğneada Longozu yaşam desteğini kaybetmekle kalmayacak, Milli Park olana kadar çeşitli ulusal ve uluslar arası koruma statülerinde yer alan bölgedeki doğal yaşam, zengin biyolojik çeşitlilik içerdiği endemik türlerle birlikte hızlı bir yok oluş sürecine girecektir.

OrhanUYANIK@SamimCIFTCIİğneada’yı bekleyen tehlikeler bununla da sınırlı kalmaz pek tabiî ki. Türkiye’nin ilk nükleer santrallerinden birinin yapılacağı yerler arasında İğneada’nın da adı yer almaktadır. Bulgaristan üzerinden Saroz’a değin uzanması planlanan doğalgaz boru hatlarının Istranca Ormanları’nın tam da ortasından geçiyor olmasın bir dönem düşünülmüş olması bir başka tehlikedir. Istrancalar’ın güneyinde her 20-30 km’de bir kurulan çimento fabrikalarının hammaddelerinin ve ürünlerinin taşınması için İğneada limanının bir ticari yükleme limanına dönüştürülmensin ÇED raporlarındaki gözle görülür aksaklıklara rağmen gündemden düşmemesine karşı sesini yükselten yine Orhan UYANIK’tır. Böylelikle Yıldız Dağları içerisinde ormanı bölen yeni yollar açılacak, taş ocaklarının devasa kamyonlarla taşınan tozları eşsiz güzellikteki doğal yaşam alanlarına olduğu kadar bu güzergahlardaki yerleşim yerlerine de olumsuzluklar getirecektir. Limanın yapılmasıyla Karadeniz’in besin yüklü sularının ağzında yer alan İğneada körfezi ve civarındaki balık yatakları da habitatlarını kaybetmiş olacaktır.

Tüm bu olumsuzluklara karşı mücadelenin en büyük neferi Orhan UYANIK’tır. Bu süreçte bazen yakın çevresinin bile “Verelim kurtulalım, ne çıkar ki ?” siyasetine karşı mücadelesine devam edecek. bazen bu eşsiz doğanın korunması için iç hukuk yolları tükenince “Çok üzgünüm, ülkemi AİHM’ye şikayet etmek durumunda bırakıldım.” diye inceden sızlayacak, fakat doğru bildiklerinin mücadelesinden geri durmayacaktır.

Bazense naif görünen ama onun için azımsanmayacak karşı çıkışların içinde yer alır. Geçtiğimiz yıllarda yörede yapılacak Off-Road etkinliğini doğa lehine gerekçelerle iptal ettirince, önce kızılca kıyametin koptuğunu sanabilirdiniz. Oysa en son röpörtajını o Off-Road topluluklarından birine verecek ve “Çok iyi dostlar edindim.” diyen yine o olacak, birbirini anlayarak samimi bir dostluğun ilk tohumlarını karşılıklı atacaklardır. Öyle ki, vefatı duyulur duyulmaz en samimi mesajlar bu Off-Road gruplarının web sitelerindeki forum sayfalarına düşecektir.

OrhanUYANIK@SatiyeABDİBAŞYörenin tanıtılması için girişimlerin de en başında Orhan UYANIK’ ı görürsünüz. Bunun öncelikle algılara doğrudan hitap eden görsel yolla olacağına inancı sebebiyle, GEFF-2 projesi çerçevesinde İğneada belgeselinin hazırlanmasına önayak olmuş, belgeselin metinlerinin hazırlanmasında bizzat çalışmıştı. Öte yandan akademik saha çalışmaları için yörede olanlar, gezi-etkinlik ve fotoğraf grupları rehberlik için ilk onun kapısını aşındırıyorlardı. Ağzından bal damlayan tiyatral bir üslupla ama inanılmaz bir samimiyetle “Cennetim…” dediği İğneada’yı anlatması vardı ki, çocuk gibi coşkusu onu dinleyenleri alıp götürürdü.

İğneada’ya o gün gelecek gezi-etkinlik-fotoğraf gruplarını karşılamak için sabahın dördünde-beşinde İğneada merkezde yer alan mütevazi kahvesine gider, mevsim gerektiriyorsa sobasını yakar, meydandaki fırından sıcak çıkmış simitleri pohaçaları alıp konuklarını beklemeye başlardı. İğneada’ya geldiğinizde kime sorsanız size bu kahveyi işaret edebilir. Öyle ki, akademik bazı toplantıların dahi yapıldığı bu mekan onun sığınağı gibiydi.

O akademik birikimini coğrafyasının bir evladı oluşunun verdiği yöreye has bir hissedişle kaleme alan bir yazardı aynı zamanda. “Benim Cennetim, İğneada” İsimli bir kitabı bulunan Orhan UYANIK, yeni kitaplarının da hazırlıklarını yürütüyordu. Bu kitaplardan birini daha bitrdiğini, ailesinin ve sevenlerinin çabalarıyla yakın bir zamanda okuyucularının eline ulaşacağının müjdesini de buradan verebiliriz.

Son bir yıldır İğneada’ya turizmde başka önermeler sunan çok yıldızlı bir otelin bir manada süpervizörlüğünü yaptığını söylesek yerinde olur. Böylelikle yörenin tanıtımına katkı sağlamak, İğneada’yı hafızalarda daha fazla yer edindirmek istiyordu. Hatta, 11-14 Şubat 2010 tarihlerinde İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezin’de düzenlenen EMITT ( Doğu Akdeniz Uluslar arası Turizm ve Seyahat Fuarı ) fuarında ilgili otelin standında İğneada’yı konuklara tanıtmak için görev aldı. Bu stand fuarın en iyi standı seçildi.

HayataTümSözleriniSöylemişBirAdam;OrhanUYANIK@AylinERSONMEZ

Bu tanıtımı İğneada için öyle önemsiyordu ki, onu hayattan alan ameliyatının tarihini bu sebeple ertelemişti. Nitekim fuardan bir hafta sonra yattığı ameliyat masasındaki operasyonun hemen birkaç saat ardından gelişen tıbbi olumsuz durumlar sebebiyle Orhan UYANIK’ı 22.02.2010 tarihinde kaybettik. Çok sevdiği İğneada’sında toprağa verilmesi ise 24.02.2010 günü oldu.

Orhan UYANIK… O hayata tüm sözlerini söylemiş bir adam. Henüz söylenmemiş sözler içinse, İğneadalılar kadar tüm doğa severlere kılavuzluk edecek koskoca bir vizyon bıraktı geride. Her sayfası dönüp dönüp okunası, layıkıyla yaşanmış bir hayatın izdüşümü olan koskoca bir vizyon.

Ve ben; web sitemde hazırladığım sayfaların hiçbirinin altına imzamı düşmediğim halde doğayı algılayışımdaki kılavuzum, sohbet arkadaşım, değerli abim Orhan UYANIK’a veda ederken ilk defa bu sayfada ismim olsun istedim.

Yazı: Dinçer ALABAŞOĞLU

Fotoğraflar : Ayhan SÖZEN, Aylin EROZCAN, Aylin ERSÖNMEZ, Samim ÇİFTÇİ, Satiye ABDİBAŞ

 

Facebookpinterestmail