Gazi Süleyman Paşa Camii ( Vize Ayasofyası )

Kırklareli’nin “cittaslow” ( sakin şehir ) ünvanlı Vize ilçesinde bulunan yapı zengin tarih ve kültür varlıklarıyla bezeli ilçenin en karakteristik tarihi varlıklarının başında gelmektedir. Bizans dönemine tarihli yapı Osmanlı’nın yöreyi fethinden sonra camiye çevrilmiş bir kilisedir. İstanbul’da Küçük Ayasofya adlı bir başka dini yapı bulunduğu için aradaki farkı belirtmek adına ilçenin adıyla anılmakta; Vize Küçük Ayasofyası veya Vize Ayasofyası isimleriyle bilinmektedir. Osmanlı’nın fethinden sonra camiye çevrilmiş olan Vize Ayasofyası daha sonra Gazi Süleyman Paşa adını almıştır.

Milattan sonra 6. yüzyıla tarihli Küçük Ayasofya Justinyen döneminde inşa edilmiştir., İlk yapımı bazilika tarzında bir Bizans mabedidir. Bizans mimarisinde az rastlanır mimari özelliklerde, taş ve tuğla duvarlara karşılık üç apsisli kilise, ahşap bir çatı ile kaplıdır. Bizans dönemine ait freskler arasında Vizeli Maria’ya ait olanı bir başka önem taşır. Buna karşılık Osmanlı dönemine ait kalem işleri ve suluboya süslemelere rastlanmaktadır.

Yapının camiye çevrilmesi Vize’nin Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle olmuştur. Rumeli’nin fatihi Gazi Süleyman Paşa bu bölgeye hiç gelmemiş, fetihten önce hayata gözlerini yummuş olsa da, Rumeli’nin fethindeki yararlılıklarından sebep, ona karşı bir minnet duygusuyla caminin adının bu yönde değiştirildiği öne sürülen savlardan sadece birisidir. Buna karşılık Boğadan seferinde yararlılıklarıyla tanıdığımız Hadım Süleyman Paşa döneminde camiye çevrildiği de bir o denli güçlü varsayımdır.

Vize Ayasofyası’ndan sebep adı söz edilesi bir başka kişilik ise Vizeli Maria olarak da anılan Azize Maria’dır. Ona atfedilen mistik öykü şöyledir : Ermeni bir asilzadenin kızı olan Maria ve ailesi 800’lü yılların son çeyreğinde İstanbul’a göç eder. Vize komutanı Nicephoros ile evlendirilen Maria’nın inancı yüksek bir kişi olduğu rivayet edilse de, sefere çıkan eşi Nicephoros’un yokluğunda hizmetkarıyla ilişkisi olduğu yönünde iftiraya uğrar. Kendisini sürekli dövmeye başlayan eşinin gazabından kaçarken başını bir taşa vurup hayatını kaybeder. Psikoposluk kilisesine gömülen Maria’nın mezarı ziyaretçi akınına uğramaya başlar. Zira mucizevi bir şekilde cesedinin çürümediği, mezarından ışıklar yükseldiğine dair söylenceler burayı bir şifa merkezi haline getirir. Kocası Nicephoros’un rüyalarına da giren Maria ondan kendisi için bir şapel yaptırmasını ister. Cesedinin bu şapele taşınırken bile bozulmadığı görülür. Daha sonra oğulları tarafından cesedi mabeddekibir daha başka bir bölüme taşınır. Hala cesedin çürümediği gözüken Maria’nın bir azize mertebesine eriştiği düşünülür, Bizans’ta önem atfedilen bir figür haline gelir. Azize Maria’nın mezarının –aksi düşünceler olsa da- Vize Ayasofyası’nın alt kısmını oluşturan bazilikada olduğu düşünülmektedir. 2007 yılı restorasyonunda rastlanan freskonun da Azize Maria’ya ithafen yapılmış olduğu düşüncesi bu savı desteklemektedir.

Facebookpinterestmail