Gelincik Konağı

Nazardan kaçırılmış gelinler ne zamandır salınmıyor Gelincik Konağı’nda bilinmez. Ne zamandır adını aldığı kan çiçeği şehit düşmüş askerlerimize hizmet etmiyor. Kim bilebilir ? Yazılı ve sözlü tarihimizi satırlara kaydetmekte bu kadar üşengeç olmasak, bütün bu sorularımızın cevabını daha doğru verebilirdik, muhakkak. Kimbilir, konağın yeniden ışık huzmeleri giren kapıları, rüzgarı içine içine çeken önü sardunyalı pencereleri bunu bize söyleyebilir belki.

Tüm bu sorularımızın peşine düşelim ve cevaplarını aramak için sizlerle şöyle konaktan içeriye bir adım atalım. Ne dersiniz ?

Gelincik Konağı170 yıllık bir konak; Gelincik Konağı…

Tarih içinde Gelibolu’nun da geçirdiği tüm evrelere şahit olmuş, hepsinden izler taşıyan bir mekan burası. İlk sahiplerinin yanısıra bir çok defa el değiştirmiş konak. Gelibolu’daki misyonları süresince Rus ve Fransızlar konağı kendi görevleri için kullanmışlar. Hala o dönemden kalan objeler ( mesela sedefli sephalar…) konaktan bir türlü ayrılamamış. Konağın tarihine imzalarını böyle atmışlar belki de.

Çanakkale Savaşları sırasında Büyük Ata’mızın da kapılarından adım attığı konak, o ve onun silah arkadaşları için geçici karargah olarak da hizmet vermiş. Bu sırada, cephe gerisindeki yorgun askerlerimize, komuta eden kumandanlarımıza Gelibolu’nun nazardan kaçırılmış gelinleri, bacıları canla başla hizmet etmişler, yemekler hazırlamışlar, sofralar kurmuşlar, askerin eksik gediğine el verdiğince yardım etmeye çalışmışlar. Konağın Gelincik Konağı adını almasının sebeplerinden birisi bu.

Diğeri ise ;

Kan Çiçekleri der Gelibolulu’lar gelincik çiçeklerine. Bahar gelmeye görsün, her yanı kırımızılar basar buralarda. Gelibolulu’lar çok sever gelincikleri. Çünkü derler ki, “Açan her bir gelincik, kan çiçeğidir. Şehit askerlerimizin her biri gelincik olmuş, sert rüzgarlara direnir de gitmez toprağından.” İşte o kahraman askerleri gördüğü için bu konak, adı gelinler gibi, o Kan Çiçekleri’ne de ithaftır.

Ruhları gani gani şad olsun !

Gelincik Konağı'nın Odalarından BiriKonak Cumhuriyet dönemiyle birlikte de, farklı maksatlarla kullanılmıştır. Mesela burası Gelibolu’nun ilk Cumhuriyet Halk Fırkası parti binası görevini yapmıştır. Konağı çok beğenen bir kaymakam içinde oturduğu için, halk tarafından “Kaymakam Konağı” diye bile anıldığı olmuştur. Bir dönem “Yıldız Otel” olarak hizmet veren konağın, belki de en farklı kullanımı “Kadınlar Hapisanesi” olduğu dönem olmalıdır.

Kulak verirsek, içli bir kadın sesinden, o hüzünlü türkünün nağmelerinin hala konağın duvarlarında yankılandığını duyabiliriz:

“Mapusane içinde yanıyor gazlar, Bayramdan bayrama çalınır sazlar…”

Ve seneler sonra;

Toprakla doldurula doldurula, bir zamanlar kayıkların yanaştığı bahçesinden deniz bugün çekilmiş olsa de, Piri Reis Anıtı’nın hemen önünden geçen gemileri, boğaz rüzgarını içeriye dolduran pencerelerden izlemek hala çok büyük bir keyif. Zira Gelincik Konağı tarih içindeki misyonuna uygun bir ruhla yeniden canlanıyor.

Konağın yeni sahibesi Gelibolu’ya aşina bir isim. Atiye Laçin, Gelibolu’da meşhur geleneksel Mevlevi Tatlısı’nı, Mevlevihane’nin dedelerinin son temsilcilerinin yakınlarından ince araştırmalarla aldığı reçetelerle 800 yıllık Mevlevi Tatlısı’nı Gelibolu’da yeniden canlandıran bir isim.

Hikayesi ise çok hoş, büyük bir başarı öyküsü…

Gelincik Konagi-AtiyeLacin26 Kasım tarihindeki Gelibolu’nun kurtuluşu etkinliklerinde düzenlenen yarışmaya sunacağı bir lezzet ararken, eski bir kitapta okuduğu Mevlevi tatlısını denemek ister. Zira, dünyanın en büyük mevlevihanesinin Gelibolu’da oluşu ile bu daha anlamlı hale gelebilmektedir. Şeker, un ve yağın olmadığı; hurma, üzüm, ceviz, kayısı, incir, badem, fındık, susam ve baharat karışımlı bu tatlının beğenilmesi, cesaretini artırdı.Marka tescili yaptırdı, banka kredisiyle AB koşullarına uygun bir tesis kurarak, Mevlevi Tatlısı yapmaya başladı. Ardından Çanakkale’de “Yılın Başarılı Kadın Girişimcisi” seçildi.

Daha sonra Anadolu Hayat Emeklilik’in “Ev Hanımlarından Başarı Öyküleri” yarışmasında Gazeteci, yazar ve reklamcılardan oluşan jüri, 200 kadının gönderdiği gerçek yaşam öyküsü arasından Mevlevi Tatlısı’nı gün yüzüne çıkarıp üretime başlayan Atiye LAÇİN’i seçer. Böylelikle yine birincilik ödülünü alır.

Atiye Laçin ve onu her konuda destekleyen değerli eşi, şimdi Gelincik Konağı’nda bir başka açılımın peşinde koşuyorlar. Bu konakta, tarihteki ruhuna uygun olarak, savaş yıllarında Atatürk ve askerlerinin sofralarına konan geleneksel lezzetlerin izini sürüyorlar. Burada özellikle Selanik yemeklerini, asker rızkı denen o dönemlere ait lezzetleri misafirlerine sunmak için canla başla çabalıyorlar.

Yemeğin ardından kahve salonuna geçtiğinizde ise, cezve cezve kahvelerin ve hoş bir sohbetin yanında o meşhur Mevlevi Tatlısı’nı da tadabileceksiniz.

İşte, zamanın imbeğinden süzülen hikayesi böyle Gelincik Konağı’nın. Şimdi istiyoruz ki hikaye burada bitmesin. Buyrun Gelincik Konağı’na; buyrun ki hikayesi devam etsin !

Zira eski tarihi binaları çivi bile çakmayı yasaklayarak koruyacağını zanneden uygulamalara inat, o mekanları ruhlarına uygun içinde yaşanılan yerler haline getirip korumak en doğru adımdır. Gelincik Konağı da bunun en güzel örneği.

Yazı & Fotoğraflar : Dinçer ALABAŞOĞLU

EskiBirFotograftaGelincikKonagi

Not : Gelincik Konağı 2011 yılı sonunda zorlaşan işletmecilik şartları sebebiyle kapısına kilit vurmuş, işletmecisi olan Atiye LAÇİN çalışmalarını “Atiye LAÇİN Mevlevi Tatlıları” çerçevesinde sürdürmeye devam etmiştir. Bu yazıyı Gelibolu’na bir kadın işletmeci olarak kattığı değer açısından yayında tutmaya devam ediyoruz.

Facebookpinterestmail