Pınarhisar
Pınarhisar, Trakya’yı Bulgaristan ile devlet sınırımızı oluşturacak şekilde boyunca boydan boya geçen Istranca Dağları’nın ( Yıldız Dağları ) güneyinde, Istrancalar’ın verimli Trakya ovalarına kavuştuğu noktada kurulmuş Kırklareli’ye bağlı bir ilçe merkezidir.
Pınarhisar il merkezi Kırklareli’ye 30 km mesafede kurulmuştur. Eski İstanbul yolu olarak da bilinen Kırklareli-Vize yolu üzerinde, ilin 30 km doğusunda yer alır. Doğusunda Vize, Kuzey-kuzeydoğusunda Demirköy, güneyinde Lüleburgaz, batısında ise il merkezi Kırklareli bulunur.
Coğrafi yapısı bakımından Pınarhisar şöyle değerlendirebiliriz : 192 metre rakıma sahip ilçe merkezinin yaslandığı tepelerden itibaren kuzeyde büyük bir bölümü yüksekliği 400-600 metrelerde yayla özelliği gösteren geniş bir platodan oluşur. Bu plato verimli Trakya ovalarına doğru kuzey-güney yönünde akan ve dağlardan beslenen dereler ( Poyralı deresi, Balkan deresi, İslambeyli deresi, Cevizköy deresi, Kaynarca ve Pınarhisar kaynakları ile Manastır dere…) tarafından derinleştirilmiş vadilere sahip peneplen tepeler halinde bir elin parmakları misali Istrancalar’ın zirvelerine doğru uzanır. Bu tepelerin bitiminde ise Trakya’nın zirvesi olan Mahya Tepe’ye ve dolayısıyla Istrancalar’ın ufkunu çizen tepelerin güneye bakan yamaçları yer alır. Mahya Tepe ( 1031 mt ) zirvesi ilçe sınırında yer alırken, zirvenin kuzeye bakan yamaçları Demirköy ilçesine aittir.
Pınarhisar’ın Kırklareli-Vize karayolu uzantısının hemen güneyi ise tamamen verimli Pınarhisar ovaları ile kaplıdır. Bu ovalar Ergene havzası boyunca bereket bulan Trakya ovalarının önemli bir kesimini oluşturmaktadır.
İklim özellikleri bakımından Trakya’nın genel iklim özelliklerinin yaşandığını söylemek yerinde olur. Istrancalardan aşağılara doğru sert esen poyraz rüzgarları kış döneminin sert ve soğuk geçmesini sağlar. Yazlar ise sıcak ve yarı kurak bir özellik taşımaktadır.
İlçeye ulaşım Trakya’nın çeşitli güzergahlarından sağlanmaktadır. İlçe merkezinden İstanbul’a düzenli otobüs seferleri düzenlenmektedir. Berk&Görkey firması tarafından Lüleburgaz ve Ahmetbey üzerinden yapılan otobüs seferleri ilçenin 27 km güneyinde bulunan TEM otoyolu ile İstanbul’a uzanmaktadır. Aynı firma Kırklareli-İğneada ile İğneada-İstanbul seferlerinde de Pınarhisar güzergahını kullanmaktadır. Öte yandan Kırklareli’den gelip Vize-Saray-Çerkezköy-Çorlu-Tekirdağ-Çanakkale güzergahından İzmir’e giden Truva Seyahat firması sabah ve akşam saatlerinde karşılıklı ve düzenli seferler ile ilçeye şehirlerarası ulaşımı mümkün kılmaktadır. Pınarhisar’ın il merkezi Kırklareli, komşu ilçeler Vize ve Lüleburgaz ile ilçenin kendi köyleriyle ilçe otogarından düzenli seferler yapan minibüs-midibüs taşımacılığı seçenekleri mevcuttur.
TÜİK verilerine göre Pınarhisar’ın 2009 yılı itibariyle köyleriyle birlikte toplam nüfusu 19 813’tür. Bu nüfusun 10 421 ilçe merkezinde yaşamaktadır.
Diğer Trakya yerleşimlerinde olduğu gibi Pınarhisar’da da eğitim düzeyi Türkiye’nin en üst sıralarında yer almaktadır. Cumhuriyet döneminden bu yanadır Türkiye’ye eğitim, sanat, ekonomi, politka alanlarında pek çok aydın yetiştirmiştir. İlçede 1900’lü yılların ilk çeyreğinde, yörede kaymakamlık yapmış ve tarih sahnesinde özel bir kişilik olan Sadullah KOLOĞLU tarafından yaptırılmış Koloğlu İlkokulu hala bu eğitim düzeyinin simgesi olarak dimdik ayakta hizmet vermektedir. Bu arada tarihte “Arap Kaymakam Türk Başbakan” lakabıyla tanınan Sadullah KOLOĞLU okulun yapımı sırasındaki tavizsiz tutumuyla da hala belleklerdedir ve bugünün öğrencilerine kendi yaptırdığı okul vasıtasıya eğitim aşkı adına ruh üflemeye devam etmektedir. Onun hayatı ile ilgili “Arap Kaymakam Türk Başbakan” isimli yazımıza göz atabilirsiniz.
Pınarhisar’ın tarihi sürecine baktığımızda; yörenin antik dönemlere uzanan bir yerleşim yeri olduğu karşımıza çıkar. İlçe merkezi ve köylerinde bu dönemleri işaret eden pek çok kült alanı, kaya oyma sunak yerleri ve mağra oluşumu ile yörede muhtemelen yaşamış topluluklara ait tümülüslere raslarız. Bunlar arasında Ambarkaya sunak taşı, Pekmezdere mağarası, Kaynarca mağara manastırı, İslambeyli tümülüsü ilk sırada sayılabilir. Yörenin Traklar dönemine işaret eden çok sayıdaki tümülüs varlığı ilçenin özellikle güneyindeki ovada halen gözlemlenebilmektedir. Pers İmparatoru Darius’un M.Ö. IV.yüzyılda yöredeki su kaynakları etrafında konakladığı da antik kaynaklardan eriştiğimiz bilgiler arasındadır.
Bu antik döneme ait bulgulara rağmen ilçenin merkezi etrafında yerleşim denilebilecek yapılanma Bizans dönemine rastlar. Bu dönem öncesinde Roma döneminde de önemli bir konumda olduğunu söylemek tarihin sürekliliği düşünüldüğünde yerinde bir tespit olacaktır.
Bugün Kaleler adı ile anılan mevkide yer alan burçlar M.S. 425 yılında, Doğu Roma’nın Bizans ile ayrılmasının hemen sonrasındaki yıllarda yapılmıştır. Bu haliyle bir uç savunma kalesi diyebiliceğimiz kale ve etrafında daha sonra yerleşimin başladığı düşünülmektedir. Bu burçların yükseldiği tepenin hemen etekleri boyunca ilçe merkezi ile bugünkü Kaynarca beldesi arasında sayısız su kaynakları rivayet edilir. Bu yüzden yöre “kaynaklar” manasına gelen Brysesis adıyla kurulmuş, daha sonra bu isim Virisis-Verissa şekline dönüşmüştür. İlçenin Bizans döneminde bilinen en eski ismi budur.
Ortaçağ’da Vize’nin edindiği din ve otorite merkezi oluşuyla, Vize’deki otoriteye destek ve güç vermesi açısından bu yörede yerleşimin güçlenmeye başladığı düşünülmektedir. Bizans etkisini kısa bir süre Latin istilası ile ( 1207 ) kaybetse de, Osmanlılar yöreye hakim olana değin Bizansın etkin bir uç yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür.
Kaynaklar 1367 yılında Gazi Hüdavendigar adına Gazi Mihal tarafından alınarak Osmanlı’ya geçtiğini bize söyler. Bu andan itibaren hızlı bir Türkleşme süreci yaşar Pınarhisar ve çevresi. Yöreye akıncılar ile birlikte gelen ve savaşlarda da yararlılık gösteren Anadolu erenleri etrafında tekkeler, onların etrafında ilk yerleşimler kurulmaya başlar. Kayıtlara göre bu civara günümüzde Vize Yörükleri diye isimlendirilen Türk toplulukları yerleştirilir. İlçenin hemen 4 km doğusundaki Erenler köyü ( Tekke ) “Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi” ve eski ismi Tekke ile bu döneme işaret eden bir yerleşim yeridir. İlçe merkezinde yer alan Haydar Baba tümülüsü ve burada yer alan eski mezarlık da bu döneme ait başka veriler sunması açısından araştırmaya muhtaçtır.
Evliya Çelebi ünlü Seyahatname’sinde yörenin su kaynaklarından, kale yapısından, halkın yaşam şeklinden bağ-bostan arazileriin güzelliklerinden bahsederek Pınarhisar’ın 1661 yılına ait tabloyu betimler.
İlçenin Osmanlı’ya geçmesiyle birlikte birçok yerleşim yerinde Hıristiyan Rum ve Bulgar topluluklarla birlikte yaşayan Türkler kendi mimari yapılarını da inşa edrek yörenin kimliğine imzalarını atmaya başlarlar. Bu yapılara cumhuriyetin ilk yıllarına kadar çeşitli dönemlerde raslarız. Hundi Hatun Camii, Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi, Sadık Ağa Camii, Koloğlu İlköğretim Okulu, Pratik Kız sanat Lisesi, özgün hallerini kaybetseler de bazı çeşme yapıları vb…bu eserler arasında sayılabilir. Günümüze ulaşamayan yapılar arasında ise Kırmızı Mektep bugün bile yaşlıların belleğindeki hatırasını korumaktadır.
Pınarhisar Osmanlı-Rus Savaşı sonrası ilk yoğun göç kafilesiyle karşılaşır. Bunlar arasında Kırım’dan gelen göçler önemli yer tutar. Kırım Girayları’nın yerleşimine tabi olan Pınarhisar’da bu ailelerin mensupları günümüze değin ulaşmışlardır. Bir başka göç dalgası ise Rumeli üzerinden gerçekleşmiş ve Poyralı,Evciler,Osmancık,Tozaklı gibi köylerimizin bugünkü kimliğini bulmasında rol oynayan ilk muhacirler yöreye iskan ettirilmiştir.
Balkan Savaşları ve Yunan işgalinin en acı günlerini yine bu yöre yaşamıştır. İstanbul’a yakınlığı ile bir tampon bölge görevi gören bu topraklar ve civarındaki yerleşimler bu dönemin en acı hatıralarını içselleştirerek milli kimliklerine değer katmışlardır.
Cumhuriyet sonrası mübadeleler ile yörenin şimdiki nüfus yapısı neredeyse tam manasıyla yerine oturur. İlk mübadelelerle Yunanistan, Bulgaristan yoğunluklu göçlere sonraki dönem mübadelelerde buralardan olduğu kadar Makedonya ve Yugoslavya’dan gelenler de eklenir.
Pınarhisar Trakya’nın Babaeski ve Kırklareli’den sonraki en eski yerel yönetime sahip yerleşimi olmasıyla da başka bir yerde durur. Pınarhisar 1909 yılında belediyelik olmuş ve günümüze kadar yerel yönetime sahip kalmayı başarmıştır.
İlçeye bağlı bir bucak beldesi bulunmaktadır :
- Kaynarca ( Yene-Yeno-Yeni ) : Belde antik dönemlere uzanan bir geçmişe sahiptir. Pers İmparator’u Darius yörenin Teoros olarak bilinen sıcak ve soğuk su kaynakları için “Ben dünyaya Teoros dünyanın en güzel sularına sahiptir” diyerek buraya bir dikilitaş diktirmiştir. Bizans ve osmanlı dönemlerinde de yörede yerleşimler olduğu beldedeki buluntulardan anlaşılmaktadır. Kaya oyma manastır ve kült alanı, Rumlardan kalan mimari izler hala ayaktadır. Evliya çelebi’nin seyahatnamesinde de Kaynarca’ya ait bilgilere raslamaktayız. Yörenin su kaynakları meşhurdur. Bu kaynaklar etrafında özellikle alabalık üzerine gelişen bir kır mutfağı ziyaretçileri yöreye çekmektedir. Köyde yakın dönemlere kadar çeltik yetiştirildiği biliniyor. Buna karşılık tarım ve hayvancılık başlıca geçim kaynağıdır. Özellikle fasulyesi beldeyi bilinir kılan bir başka değerdir.
Kaynarca ile ilgili olarak Teoros’un Suları; KAYNARCA içeriğimize göz atabilirsiniz.
Pınarhisar’a bağlı köyler ise şunlardır :
- Akören ( Avren – Akviran ) : Pınarhisar’ın kuzeyinde yer alan köyün eski adı Avren-Akvirandır. İlçenin en küçük köylerinden birisidir. Köyün yakınlarında yer alan Akören Göleti çevresi haftasonu sayfiyecileri için güzel bir doğa parçasıdır.
- Ataköy ( Yancıklar ) : Yakın zamana kadar eski adı Yancıklar ismiyle bilinen köy, Lüleburgaz-Pınarhisar yolunun 6. km.sinde yer alır. Kaynarca ve Pınarhisar’dan gelen derelerin oluşturduğu Ataköy deresinin suladığı verimli toprakları son yıllarda seracılık faaliyetleri ile de adından söz ettirmektedir. Köyün yetiştirdiği sebze ve tarım ürünleri çevre pazarlarında rağbet görmektedir. Buna karşılık köy ve civarında organik tarım tesisleri, modern meyve bahçeleri etrafında kurulmuş aile-.iflik evleri ile göz dolduran bir köydür.
- Cevizköy ( Çongara ) : İlçenin güneydoğu yönünde, Ahmetbey yolu üzerinde kurulu eski bir köydür. Çongur isimli bir Türk nüfusun buraya yerleştirildiği, o sebeple adını aldığı rivayet edilir. Balkan savaşı yıllarına değin köyde hatırı sayılır bir Rum ve Bulgar nüfus da yaşamıştır. Köyde ceviz yetiştiriciliği bir pilot bölge olarak uygulandığı ve başarılı olunduğu için ismi köyün ismi Cevizköy olarak değiştirilmiştir.
Köy Balkan Savaşları sırasında büyük ehemmiyet taşıyan bir vadi boyunca uzandığı için, savaşın en kanlı savunmalarına sahne olmuştur. Köyün Tozaklı yönünde yer alan Cevizlik mevkiinde savaşta şehit düşen 85 kişilik Türk birliğinin hatırasından hareketle tesis edilen Balkan Şehitliği yer alamaktadır.
- Çayırdere ( Manastırdere ): Çayırdere tarihi köklerinin Bzans dönemine değin uzandığı varsayılan çok eski bir yerleşimdir. Bu konuda araştırılmaya muhtaç kalıntılar bu konuda bize tarihi ipuçları verecek potansiyeldedir. İlçenin kuzeybatısında kurulu köy Istranca Dağları’nın manzarasına hakim bir konumdadır. Köyde geçen yüzyıl başlarına kadar önemli sayıda Rum nüfus yaşamış, dini ihtiyaçları için tesis edilmiş manastırı ve kıyısından akan coşkulu dere sebebiyle Manastırdere adıyla anılmıştır. Bu dere hala aynı isimle anılsa da köyün adı Çayırdere olarak değiştirilmiştir.
- Erenler ( Tekke ) : İlçenin 4 km doğusunda Vize yolu üzerinde yer alan köyün eski ama hala eskilerce anılan adı Tekke’dir. Osmanlı’nın Rumeli’yi fethi sırasında yöreye akınlar düzenlenmiş, bu akınlar sonrasında Anadolu erenleri yörenin Türkleşmesi ve İslamlaşması için buraya yerleştirilmiş ve onlar için tekkeler kurulmuştur. Bu tekkelerin etrafında köy gelişmeye başlamıştır. Osmanlı akıncılarından Binbir Oklu Ahmet Baba’ya atfedilen efsane de köy tarihinde önem taşır. Efsaneye göre yörenin fethinde yararlılık gösteren Ahmet bey düşmanla giriştiği savaşta ancak 1001 adet okla şehit edilebilmiştir. Onun şehit edildiği yerde akıncı beyi Ahmet Bey adına Osmanlı sultanının emriyle bir türbe yaptırılır. Bu türbe orjinalliğinden bazı şeyler kaybetse de hala ayaktadır ve köyün simgesidir. Köy ayrıca antik çağlarda yörede insan varlığına işaret eden kaya oyması kült alanı izleriyle de araştırılmaya muhtaçtır.
- Evciler ( Ayvacı ) : Pınarhisar’ın 12 km kuzeyinde, Istrancalar’ın zirvesi Mahya Tepe’nin hemen eteğinde kurulu eski bir köydür. Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yöreye göç edenlerce iskan edilmiştir. Köy antik Dionissos Şarap Yolu olarak da bilinen Üsküp-Kıyıköy arasındaki ticaret yollarının da üzerindedir. Dolayısı ile bu yörede eski üzüm bağlarının çok olduğu rivayet edilir. Köyün haftasonları sayfiyesi için tercih edilen göleti olan Eviler Köyü Göleti görülmesi gereken yerlerdendir. Köy manzarası ile, köyü çevreleyen taş oluşumlar ile de ilginç görüntüler sunar.
- Hacıfaklı ( Hacıfakılı-Hacıfaklılar ) : Hacıfaklı Pınarhisar’ın kuzeybatısında küçük bir köydür. Evliya Çelebi’nin seyhatnamesinde Üsküp yakınlarında geçip Kaynarca’ya ulaştığına dair bahsettiği köyün burası olduğu tahmin edilmektedir.
- İslambeyli ( Rumbeyli-Urumbeyli ) : Pınarhisar-Demirköy yolunun 13. km.sinde yer alan bu köy tarihi antik dönemlere varan bir köydür. 1992 yılında köyde İslambeyli tümülüsünde yapılan kazılar bize bölgenin M.Ö.2.yy’a değin ulaşan insan varlığına işaret eder. Tümülüste bulunan taş üzerine betimlemeler çok değerlidir ve Kırklareli müzesinde teşhir edilmektedir. Geçtiğimiz yüzyıl başlarına kadar çok sayıda Rum ve Bulgar nüfus birarada yaşamaktaydı. Bu sebeple köy “Rumbeyli-Urumbeyli” diye anılmıştır. Balkan savaşları sonrası ve mübadele döneminde karşılıklı zorunlu göçlerle yer değiştiren nüfus ile birlikte, köyün eski isminin izleri de İslambeyli adıyla silinmiştir. Köye ilk yerleştirilen muhacirlerin bir kısmı daha sonra İstanbul’da Friuzağa çifliğini mesken edinmişler ve burada Firuzköy olarak bilinen ( Avcılar-Firuzköy ) semtin ilk yerleşimcileri olmuşlardır.
- Kurudere : Kurudere’nin Osmanlı döneminde kurulmuş eski bir köy olduğunu Edirne’de Darül Hadis Medresesi’ne vakfedilmiş bir yer oluşu sebebiyle biliyoruz. Şimdilerde ormancılık ve hayvancılık ile geçimini sağlayan köy, ilçenin büyük köylerindendir. Köyün süt ürünleri ve el dokumaları köye değer katan geçim kaynakları arasında yer alır. Köyün yetiştirdiği şairler arasında garip edebiyatının en önemli kalemlerinden M.Niyazi AKINCIOĞLU çok özel bir yere sahiptir. Şair döneminin Türkiyesi’nin en güçlü şairlerindendir. “Edirne” şiiri muhteşem bir başyapıttır. Köyün bir diğer şairi ise Alaaddin SOYKAN’dır.
Osmancık : Osmancık köyü eski köylerimizden bir diğeridir. Osmanlı-Rus savaşı ( )3 Harbi ) sonrası yöreye gelen göçmenlerce yerleşime tabi tutulmuştur. Yörede 1970’li yıllarda petrol kuyuları açılmıştır. Türkiye’nn yeni cumhuriyetinin ilk yıllarından bu yana en çok aydın yetiştiren köylerin başında yer alır.
- Poyralı : Türkiye cumhuriyetinin ilk aydınlarını yetiştirmiş, kültür kökleri ile de çok özel bu köyümüz Pınarhisar’ın 6 km doğusunda Pınarhisar-Vize yolu üzerinde bulunur. Köyün Osmanlı-Rus harbi sonrası göçe zorlanan Lofça göçmenlerince kurulduğu bilinmektedir. Buna karşılık köyün şimdi kurulduğu mevkiinin kuzey yönünde,Kaynaklar mevkiinde antik dönemlere uzanan buluntulara raslanmıştır. M.Ö.1200’lere değin uzandığı tahmin edilen tarihi araştırılmaya muhtaçtır. Helenler’de Parparlıların yeri olarak bilinirdi. İsmini bu sebeple aldığı düşünülmektedir. Bir başka rivayet ise mitolojide Boreas ( Poyraz-Bora ) yeri olarak bilinir ki, yöre ıstrancalardan esen kuzey rüzgarlarına açık bir konumda yer almaktadır. Eski göçmenlerin göç sırasında öküz arabalarının üzerine çadırlarını germek için arabaya diktikleri ahşap dayanıklı direkleri ürettikleri için-ki bu direklere “Poyra” denilmektedir- şimdiki adını aldığı da başka bir rivayettir. Şimdilerde tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan köyün et ürünleri, süt ürünleri ve özellikle de pancar pekmezi meşhurdur. 2008 yılında açılan “Kültür Evi” bir etnoğrafya müzesi gibi düzenlenmiş olup, köyün hala dokunan el dokumaları görülmelidir. Köy Balkan savaşları ve Yunan işgalleri dönemlerinde büyük acılar yaşamıştır. Bu acı hatıraları diri tutmak için köyde bir de Balkan Şehitliği yer almaktadır.
Poyralı ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Yol Hikayeleri bölümümüzde yer alan POYRALI; Derin Kökler isimli içeriğimizde bulabilirsiniz.
- Sütlüce ( Yeni Mandıra ) : Mübadeleler sonrası yöreye iskan ettirilen Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen muhacrlerce kurulmuş bir köydür. İlçenin güneydoğu yönünde Ahmetbey yolu üzerinde yer alır. Adını mandıracılık faaliyetlerinin köyde yoğun yapımasından aldığı düşünülmektedir. Buna karşılık tarım arazileri geniş bu köyümüzde ceviz üretimi ile ilgili girişimlerde gözlenmektedir. Düzenli modern görünüme sahip bu köy, son yıllarda lezzet devşiren çevirme ustaları ile de dışarıdan ziyaretçilerin köye gelmesine sebep hazırlamaktadır.
- Tozaklı : Tozaklı köyü Pınarhisar’ın eski köylerinden bir diğeridir. Plevne muharebesi ve Osmanlı-Rus savaşı sonrası gç etmek zorunda kalanlarca iskana tabi tutulmuştur. Poyralı ve Evciler köyü nüfuslarıyla bu yönden yakınlık içerisindedirler. Balkan savaşları ve Yunan işgali dönemlerinde şiddetli çarpışmalar ve mezalimlere sahne olmuştur. Köy 2000’li yılların başına kadar hıdrellez kutlamalarının mesire alanı gibi coşkulu kalabalıklara ev sahipliği yapardı. Köyün içinde yer aldığı vadinin tepeleri boyunca yüksek kalitede olmasa da kömür yatakları vardır ve işletilmektedir.
- Yeniceköy ( İnceköy-İneceköy ) : Belde Istrancalar’ın eteklerinde Pınarhisar-Demirköy yolunun 17.km.sinde kurulmuş eski bir köydür. Köyün en eski sahipleri olan Rum ve Bulgarlar ile mübadelelerde değiştirilen Türk nüfus Yunanistan-Bulgaristan ve Makedonya’dan gelen muhacirlerdir. Köyün et ürünleri ve süt ürünleri meşhurdur. İğneada’ya giden yolun üzerinde yer alması sebebiyle bu konuda birçok ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Köyde geleneksel üretim metodları ile yapılan tarım ürünleri de büyük rağbet görmektedir. Istrancakar’ın en güzel manzaralarına hakim yeniceköy eko-turizm açısından değerlendirilebilir bir potansiyel taşımaktadır. Köyü en bilinir yapan yerlerden birisi de halk arasında “Manyetik Alan” diye bilinen ve yol üzerinde seyreden araçlara manyetik bir etki yaptğı varsayılan bölgedir. Bu yol üzerinde araçlarını boşa alan sürücüler, araçlarının kendiliğinden yukarı doğru tırmandığı hissine kapılırlar. Bu mevkiinin bitiminde yer alan alabalık kır lokantası da ( Avcı’nın yeri ) köye gelen ziyaretçilerin en sevdikleri uğrak yerlerindendir. Bir dönem belde statüsünde olan yerleşim yeri yeniden köye dönüştürülmüştür.
Pınarhisar’ın geçim kaynakları arasında tarım ve hayvancılık önemli bir yer tutar. Özellikle verimli Pınarhisar ovalarında başta ayçiçeği, buğday, pancar, mısır olmak üzere tarla tarımı faaliyetleri yaygındır. Son yıllarda sebze üretimi de önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Son yıllarda teşviklerle kurulan 60 civarında serada örtüaltı tarım faaliyetleri ile yılın büyük bir bölümünde tarım yapılabilmektedir. Getirisi yüksek seracılık faaliyetleri ilçenin köylerinde de ilgiyle karşılanmıştır ve artarak yapılmaktadır.
İlçenin hayvansal üretim ürünlerinden süt ve süt ürünleri konusunda faaliyet gösteren birçok işletme mevcuttur. Bu işletmelerde elde edilen süt ve süt ürünleri başta Trakya olmak üzere birçok noktada pazarlama olanağına sahip ve gelişme yönünde potansiyel sunmaktadır.
Cumhuriyet döneminin Trakya’daki ilk sanayi yatırımlarından olan çimento fabrikasının temelleri Celal BAYAR tarafından atılarak hizmete açılmıştır. Fabrika yöreden istihdama olanak sağlamasının yanında, Türkiye’de doğalgazla çalışan ilk fabrika ve ilk özelleştirilen fabrikadır. Yörede ayrıca zengin kalsid yataklarının değerlendirilmesi için kurulmuş bir de kireç fabrikası bulunmaktadır.
Fabrikalara hammade ihtiyacı için son yıllarda sayısı hızla atan bu gibi taş ve maden ocakları malesef ki çevrede bazı doğal tahribatlar ve olumsuzluklar yaşatmıştır.
Pınarhisar coğrafi olarak bir parça kıyıda kalmışlığı ile kendi yağıyla kavrulmaya çalışan bir ilçe merkezidir. Buna karşılık tabiat ve kültür varlıkları ile kendini daha ortaya koyarak kendine yeni çıkışlar aramaktadır. Son yıllarda, turizmin çeşitli kolları ile ilgili eğitim olanakları sunan meslek yüksekokulunun da yöreye bilgi ve beceri aktarımı ile ilçe eko-turizm olanakları konusunda girişimlerin hızlandırılması amaçlanmaktadır.